Hoş geldin kafamdaki 48 kaltağın kolektif deliliği, hoş geldin!

Ne zamandır duvara kilitlenmemiştik böylesine tutkulu bakışlarla.


Şu son olanlar var ya hani... Hele ki şu son olmayanlar, neresinden başlanır?

Daha da kötüsü, neresinden bitecek?

Kopmaz mı bu halat inceldiği yerden, iskemleyi itenleri pişman eder gibi?

Hayır mı?

Yoktur. Her işte yoktur belki.


Canından kopup geldiklerimi göremeyeceğim kadar uzaklaştım hepsinden.

Sevgi dilenilmez çünkü, biliyor musun?

Sevgiyi talep etmek zorunda kaldığın yerdeki herkeste bir problem vardır. Sen dahil.


Kıtlığın olmadığı yerde kim kimi aç bıraktıysa, kopan hiçbir parçasını hak etmemiştir zaten.

Bırak eksilsin. Çek elini o taşın altından, ezilsin.


Varım. Görüyorum. Duyuyorum. Hissediyorum.


Sonuncusu en beteri sanıyordum, ilkiyle yüzleşene dek.

Hiçbir şey düşünemiyormuşum gibiydi öncesinde. Zihnimin benim bile delemediğim bir zırhı varmış meğer.

Kendi üstünde hiçbir kontrolün olmadığını kabul etmek her şeyi daha kolay hale getiriyor.

Sadece varsın aslında.

Senin sana yaptıklarına karşı koyamazsın ama onların sana yaptıklarına koyabilirsin.

Onlara şöyle sağlamından bi' tane koyabilirsin, bak bir daha yanına yanaşıyor mu kimse.


Birkaç adım geri çıkarsan görürsün ya hani resmi, sanatın en ince halidir bu. En yırtıcı, nefes kesici.

"Ne yapmışlar bana böyle" dediğin o an, herkesin emeğine gereken değeri verebildiğin tek an.

Ruhunda ne kadar göz varsa hepsinin görünmez bir deriyi yırtar gibi açıldığı an.

Kimse kolay olacak demedi, doğru.

Kimse bizzat kendisinin bu kadar zorlaştıracağını da itiraf etmedi.


Kin tutmak istemiyorsun ama o yakanı bırakmıyor.

Uyandığında ilk güneşe bakmak istiyorsun ama tavanda gördüğün yüzlerden miden bulanıyor.


Sahip olduğun ve olmadığın her şey için hissettiğin kıskançlık, öfke, bu duygulardan dolayı yaşadığın suçluluk, çıldırma hali, hepsinin birbirine düğümlenip göğsünde zonklayan tek bir yumru halinde günden güne sönmesi, sertleşmesi, sakinleşmesi...


Tebrik ederim.

Vicdanın seni az önce azat etti.