Aşk, ne tuhaf kelime değil mi? İçinde her anlamı barındıran tek hecelik bir kelime.

Hem kalbiniz çıkacak gibi atması, hem de acı çekmek değil mi aşk?

Çok sevmeyi, güvenmeyi, kalbin ona ait hissetmesi, huzuru, sonsuz mutluluğu anlatırken aşk zıt kutupları da çağırır adının yanına... Öfkeyi, nefreti, siniri, üzüntüyü de barındırır.

Aşk... Tüm adları unutursunuz, aşkla herkes silinir, bir o kalır. Siz de silinirsiniz, çünkü sadece o vardır. Başka bir insana dönüşürsünüz. Tüm bildiklerinizi unutup aşkla tekrar hatırlarsınız.

Aşk en iyi öğretmendir hayatta, sizi elinizden tutar atar ıssız bir kuyuya, kalırsınız orada. Tutsaklıktır bir yandan aşk ama bana sorarsınız hayata tutsak olmaktansa sevgiye hapis olurum daha iyi. Aşk illa ki karşı cinse olmaz, çocuğa bitkiye, hayvana, eşyaya da olur. Aşkın aması, keşkesi olmaz. Zamansızdır aşk, ya birkaç dakika sonra olayım demeye kalmadan kapınızı çalar, siz o kapıyı açmasanız bacadan girer yine sizi bulur. Tek kelime geçer o zaman ruhunuzdan, hayır şimdi değil, hazır değildim başkasına ölmeye, gözlerinde yok olmaya. Kalbimi ona vermeye hazır değildim. Kalbimi bana geri ver lütfen, lütfen. Gitmeye kalksa da bu sefer, kalp isyan çığlıkları atar. Dur! Gitme şimdi, sonsuza kadar izleyeyim seni, seninle çocuk olayım, seninle büyüyeyim, seninle yok olayım, seninle dünyaya karşı koyayım. Kokunu içime çekeyim, kokun benim olsun, tenin benim olsun, dudakların panzehirim olsun, beni anlamsız hayatımdan kurtarıp sana döndürecek ilacım olsun.

Ey sevgili! Kalbimi bana geri ver, ya da verme ama yanımda kal, dünya yok olsun, bir sen kal, bir ben.

Herkesi boş ver. Sokakları, caddeleri, kaldırımları boş ver. Eğer elim elindeyse ben cenneteyim, beni cennetimden mahrum etme sevgilim.

"Bir menekşe kokusunda seni aramak var ya bu hep böyle gider mi?"

Seni gökyüzü kadar, evren kadar, denizlerin sonsuzluğu kadar seviyorum diyebilmeli.