Yıllardır kendime söyleyip durduğum “hiçbir bağımlılığım yok” lafımın kocaman bir yalan olduğunu fark ettim bugünlerde.
Gerçekten de hiçbir şeye bağımlılığım yoktu. İstediğim zaman istediğim şeyden vazgeçebiliyordum. Yalnız bir şeyden vazgeçemediğimi fark ettim: Hepimizin elinde yeni bir organ konumuna gelen telefonlarımız…
Genel olarak irademin kuvvetli olduğunu söyleyebilirim ama konu Instagram olunca neden irade gösteremiyordum ? Eskiden boş kaldıkça geziniyorum uygulamada derdim ama artık korkunç bir boyuta ulaşmıştı. Her an Instagram’ı açıp kaydırmaya başlıyordum. Yazmak için bilgisayarımın başına oturduğumda Instagram’dan gelen bir mesaja cevap vermek için telefonu elime alıyordum ve kendime geldiğimde 15–20 dakikanın geçtiğini görüyordum.(bazen daha fazla) Sonuç olarak dikkatim dağılıyordu ve yazmaktan vazgeçiyordum.
Kitap okurken kitapta geçen bir şeyi araştırmak istediğimde sonunda kendimi yine ekran kaydırırken buluyordum ve yine dikkatim dağılıp okumayı bırakıyordum.
Ekran süremin geldiği boyut gerçekten korkunçtu. İçimde hep bir şeyler üretme, öğrenme isteği vardır ama günlük 6–7 saat ekran süresi ile hiçbir şey mümkün olmuyordu.
Tüm bunlar olurken okuduğum bir kitap ve kitabın bittiği günde yaşadığım bir olay beni kendime getirdi ve artık bu konuda bir adım atmam gerektiğini gördüm.
Önce kitaptan bahsetmek isterim. O müthiş kitap Johann Hari’den Çalınan Dikkat. Kitapta genel olarak dikkatimizi dağıtan sebeplerden bahsediyor Hari ve bunun küresel bir sorun olduğunu söylüyor. Kabaca kendimizi suçlamamalıyız çünkü bize bazı yöntemlerle sürekli “online” olmak ve akışta kalmak dayatılıyor diyor Hari. Ben genel olarak katılmakla beraber tüm suçu sisteme atmanın da doğru olmadığını düşünüyorum. Toplumsal dönüşümler bireyden topluma oluşur. Hepimiz bir şekilde ekranda daha fazla vakit geçiriyoruz ve eskiye nazaran dikkatimiz daha çabuk dağılıyor, odağımız çok zayıfladı. Evet ama bu sadece sistemin suçu diyerek işin içinden çıkamayız. Bireysel olarak bir şeyler yapabiliriz diye düşünüyorum.
NOT: Kitapta benim anlattıklarıma benzer çok sayıda gerçek hikaye ve araştırmalar bulabilirsiniz. Ayrıca ben bu yazımda sadece telefon boyutuna odaklanmış olsam da dikkatimizin dağılmasındaki başka çok önemli etkenlerden de kitapta bahsediyor.
İşte bende kitabı bitirip (okuduktan sonra telefonum bana bir canavar gibi görünüyordu) bir şeyler yapmalıyım, bir adım atmalıyım diye düşünürken (bu sürede hala kaydırmaya devam ediyordum) küçük bir kaza geçirdim.
Öyle ki geçen hafta 15 yıllık aktif şoförlük hayatımda ilk defa kaza yaptım. Çok yoğun bir trafikte adım adım ilerlerken sıkılıp Instagram’ı açtım ve kaydırmaya başladım. Trafik dur kalk ilerlemeye devam ediyordu. Birden müthiş bir sarsıntıyla kendime geldim. Kafamı kaldırıp baktığımda önümdeki arabaya çarpmıştım. Yaklaşık 20km/h bir hızla oldu ve büyük bir hasar da yoktu ama çok daha kötüsü olabilirdi. Bu kazayı daha hızlı giderken yaptığımı ya da daha kötüsü bir canlıya çarptığımı düşündüm. Bu küçük kaza bana bir tokat gibi çarpmıştı ve artık karar verdim. Bu böyle gitmeyecekti.
Kurtulmak ya da en azından azaltmak için farklı yollar denedim:
- İlk başta Instagram’ın “favoriler” kısmını kullanmayı denedim. Sevdiğim bazı sayfaları (sanat, bilim vb.) favorilere ekledim. Uygulamayı her açtığımda favoriler sekmesine girip oradaki sayfaları takip ediyordum. Fakat uzun sürmedi. Algoritmanın kurbanı oldum. Bir süre sonra algoritmanın önerdiği benzer videolar arasında kaybolmaya başladım yine.
- Favoriler fayda etmeyince kısıtlama yoluna gittim. Uygulamaya günlük 30 dakika kısıtlaması koydum. Her şey çok iyi görünüyordu. Uygulamada 30 dakika geçirince otomatik olarak kapanacaktı ve bir daha açamayacaktım. Bu sefer kurtuluşu yoktu yendim seni…Derken yine başarısız oldum. Bu seferde telefonumun kurbanı olmuştum. Süreyi doldurdunuz uyarısı gelip uygulama kapanınca karşıma üç seçenek çıktı :
- 1 dakika sonra anımsat
- 5 dakika sonra anımsat
- Bugünlük yok say
Bir video izlerken bir anda uygulama kapanıyor ve izlediğiniz yarım kalıyor. İşte tam o anda sonra anımsat seçenekleri çok cazip görünüyor insana. Ne olacak canım “1 dakika sonra anımsat” seçeneğine tıkla böylece yarım kalan videoyu bitirebilirsin değil mi ? İşte bu da başka bir kısır döngüyü getiriyor. O yarım kalan videonuz 20 saniyede bitiyor ve siz kalan 40 saniyede uygulamadan çıkmayıp başka bir videoya geçiyorsunuz. Yine süre uyarısı geliyor ve bu sefer sonra anımsat diyorsunuz. Durum böyle gittikçe artık ben son seçeneği (yok say) tıklamaya başladım ve ekran süresi çözümü de böylece işe yaramaz olmuştu.
Tüm bunların sonunda artık bu durum kelimenin tam anlamıyla canıma tak etti ve Instagram hesabımı sildim.
Bugün birinci günüm ve bir iki sefer dışında yokluğunu hissetmedim. Aksine hafiflemiş hissediyorum. Instagram yüzünden ertelediğim, yapamadığım işleri çok iyi odaklanarak yapabildim. Bu uygulamalar olmadan, tamamen onlarsız bir hayat da düşünmüyorum. İşe yaradıkları yerler var mutlaka. Benim hedefim bir süre yokluğuna alışıp bağımlılıktan kurtulmak. Sonrasında (umarım) günlük kısıtlamaya uyarak vaktimi uygulamada harcamadan kullanabileceğimi düşünüyorum.
Hikayemin sonuna gelirken Gibi dizisinden bir replik verdiğim mücadeleyi güldürerek özetleyebilir :
“Bütün yılgınlığımı, öfkemi hatta en derinlerdeki kötülüğümü ateşlerde eritip iradeye çevirdim kardeşim. Sende de bu iradeyi eğip bükecek güç yok ! — Gibi 4.Sezon 1.Bölüm
Instagram’a karşı bu repliği söylüyorum içimden :)
Caner Şahin
2024-11-18T15:54:03+03:00Hepimiz aynıyız sanırım. İzlediğim Kırmızı Ağaç Tekniği var, onu hatırladım. Kullanabiliyor muyum tekniği? Hayır ama kullanmak istiyorum. Hiç bir hedefimiz olmadan bir şeyler yapıyoruz ve yaparken zevk alsak da sonunda ne yaptım ben diyoruz. Ama yine aynı şeyi yapıyoruz. Hep tekerrür ediyor bu. İşte burada bu monotonluğa çomak sokmak gerekiyor sanırım. Ve tek başına yapmak zor gibi geliyor, sanki birlikte çıkılabilirse yola bu başarılabilirmiş gibi hissediyorum.
Server Fethi
2024-11-18T14:48:18+03:00Düşündürdü, sorgulattı. :) Modern bağımlılıklar bizi bazı gerçek bir şeylerden uzağa atıyor... cidden...