polis amiri bir ahbabım vardı,
tanışıklığım okullu yıllarımdan.
muhbir telsizim, ondan armağan.
çok geceler radyo oldu masama.
liseli yılların yeni yeşeren heyecanıyla,
önlüklü bir bilim insanı merakıyla,
günler doğana kadar dinlerdim telsizi.
baş ucumda ankara’nın bambaşka bir yüzü,
bilmeliydim içinde neler döndüğünü.
önce bir cızırtı derinden ve boğuk,
sonra hafif kaba bir polis sesi, biraz soluk.
kurtuluş’ta şarap içen adamlar varmış,
bırakın ayyaşları abiler!
belli ki yaraları açık kalmış.
yüzü, büyük abdestime benzeyen
canavarın teki yakalanmış.
yine seviyorsam kıskanırım deyip
bir masum kadını parçalamış.
telsizde sesler, ağır ince.
ulus’ta bektaş fırını varmış,
çocuklar ekmeklere dadanmış.
bırakın küçükleri abiler!
günlerdir karınları açmış.
saatlerce dinlerdim,
nankör şehir, telsizden seslenirdi.
çankaya’da çıt çıkmaz, vaka yok.
onlar huzur dolu, karınları tok.
geceler telsiz cızırtıları arasında
kaybolur giderdi.
bu şehir acıkınca hırsız,
kana susayınca katil,
gönlü bulanınca sarhoş,
onca suça rağmen vazgeçemediğimdi.
Berk Bekin
2020-08-04T21:16:30+03:00Teşekkür ederim, eleştirileriniz benim için kıymetli :)
Muhammed Dalpalta
2020-08-04T20:58:04+03:00Ben ilk iki kısmı beğendim arkadaşlarımın aksine. Sonrası beni pek açmadı. Kalemine sağlık.
Berk Bekin
2020-08-04T20:27:22+03:00Çok teşekkür ederim, şiirin son rötuşlar için elden geçirilmesi gerekiyor haklısınız :)
Berk Bekin
2020-08-04T19:31:07+03:00Yorumunuz için teşekkür ederim, aslında bu kendimin de yeterince başarılı şiirlerim arasındadır. Eleştirinizde haklısınız, asıl amaç olan konuyu işlemek isterken biçimden yana sorunlar ortaya çıkmış