Korkak bir yaprağı yere süzüyorum ağacından
Kışlar çağırıyorum anlamak için onları
Sesimde biri uğu, dilimde ağu
Yüzümde büyü diyorum kaç benden
Kaç benden sevgilim bulmak için kendini
Bir sıcağa, sığınacak kucağa doğru
Senin ellerinin rendesinde güneş,
Bir çeşmede belki yıkansa yüzün
Bana dudaklarını verecekti al koru diye
Yangınımdan ayrılıp o an gelsem
Görmesem dizlerimi çürüten bahaneleri
Alıp seni, gitsem şehirlerin içine
Kim desem, hangi terzi sökecekti karnımdaki hançeri
Hastasın sevgilim,
Depremler sarsıyor saçlarını şimdi
Bilirim canının tadını,
Kovdukça gitmeyen senden o mağrur inadını
Ve öfken bu kadar konuşlu dururken gırtlağıma
Anlasan yüzümden,
Anlasan kanımı içmek doyurmaz açlığını
Çekiliyorum. Çekiliyorum görünmezine evet
Bakma, karanlık bir sehpanın tozlarına üflerken
Bir sırrı, kıymetler gibi düşürmek yere
Beni nasıl sevdin bir iltihapın içinde sen,
Beni nasıl verdin çiçekli bahçelere?
Anahtarlar sende kaldı sevgilim
Ver bana mevsim çekecek halatları
Üstesinden gelinmez bir ağrıyı,
Söylesen bilinmeyecek dilde bir şarkıyla
Düzleri suvaran yokuşlara söyleyelim.
Kaçıp gidelim varsa inadın,
Kimliksiz, asılsız ve bilmiyorum demeye sözlü
Sevgilim açalım şu kapıyı.
Şimdi soyunuyor ağaçlar soğukla sevişmeye
Sen bir felakete kader diyorsun
Söylemek bin türlü geri dönenlere
Ve anlamak kadar derin bir solukla başından
Düşüyor yaprak yere.
Senin avucunda bıçaklar kanlanırken
Benim yüzüm ağarıyor mihnetten
Duvarlı irin döken rüyaları yenmekle sen
Düşmekle ben müsemma bir yerden
Yine hoş olur şehirlendikçe caddeler,
Zora bulanmış duvarlar gibi kor değil.
Sevgilim arıtma dünyanın suyunu zaten
Ölüm işte,
Bize sarılıp ağlamaktan zor değil.
Fotoğraf: Yasemin Çargıt