Durmadın tavında kuşağın

Ne bir yıldız seyri şehirlerin üstünden

Ne alası mürekkep bir hınca kaldın

Koydun gam hırkanı çürük bir tabureye

Sevabıydı ömründe sonraya kalan

Oradaydı, sen aldın.


Gitti bak;

Yıkadın mı yüzünü aynalar sırlıdır diye

Tuttu mu kavlini saymazsak güldüğünü

Ya savurduğun vakti görmemişse

Kalmamışsa durusunda iyiliğin

Yoksa yani,

Olmamışsa göğsünde pare gibi cana çeken

Bileceksin bu ders olsun

Diyeceksin sözün ne tarafa kalacak

Yanıp dönenin aklı ters olsun

Ve solsun.


Yani...


Ha çiçeksin, ha çiçek

Gideceksin, gidecek

Durulan yoldur belki menzil görmeyen

Geçecektir; geçecek.


Acır mı kovulmak

Saklamak bir yüzünü ışığı kapar gibi

Kopmuş bir ipte niyet aramak gibi bazen,

Bazen soğuğu üşütmese de bir şehir,

Nereden bilelim kucağını deme

Deme dişlerinde kan gibi nar

Dokunmadın gözüme nasıl yas tutayım

Gömleğinde kanı var.


Dövmedin ateşi vaktinde

Fikrine gelmez bir yol uzadı gözünden

Ağladın mı?

Yalancı mısın, durup gitmediğin yalan mı?


Ama ha gerçeksin, ha gerçek

Sussan söylemeyecek

Ateştir avcunda giz gibi yakan

Sönecektir; sönecek.


Gitti bak

Şimdi yalnız pencerede saksılar üşüsün

Sen yangınında parelen kaç adın varsa

Gitti,

Bırak.



Fotoğraf: Yasemin Çargıt