Sevgili adam,

Şimdilerde sürekli sıkılmışlığımın, derin derin bakışlarımın seni aradığını bilmeni o kadar isterdim ki... Delirdiğimi, mamafih çıldırdığımı hissediyorum; aksini iddia etmiyorum, sığmıyorum hiçbir yere; ne odalara ne evlere ne de gökyüzüne sığmıyorum... 40 çift ayakkabım var ve nereye gideceğimi bilmiyorum. Boğazım düğümleniyor...


Oğuz Atay diyor; "Beklenen geç geliyor, geldiği sırada insan başka yerlerde oluyor" diye. Sana yalvarıyorum; ben başka yerdeyken gelme, ya kahrımdan ya da pişmanlığımdan kendimi asla affedemem. Bana her acıyı tattırdın, bari merhametine sığın ve bu acıyı bana tattırma. Ama her ne olursa olsun seni görmek istiyorum. İnsan görmekle bile bazı şeylerin ağırlığına dayanabilir, avunabilir, hayal kurmaya devam edebilir. Sen anlamazsın tabii, anlamak için insanın bazı eksik yönleri olmalı ama ne pahasına olursa olsun beni anlamalısın; çünkü ben bir kitap değilim, öldükten sonra kimse beni okuyamaz, o yüzden yaşarken anlaşılmaya mecburum... Yoruldum, aklımın içini örümcek ağları sardı. Kafamın sandalyelerinde elbiseler, gömlekler, çoraplar birikmeye başladı. Kurduğum hayaller bir bekar odasının dağınıklığına boğuldu. Düşüncemin duvarlarına resimlerini asmak isterdim...


Neyse ben yalnız savaşmasını öğrendim, biliyorum ama bir gün sen de öleceksin içimde, toprağına en sevdiğin çiçeği bırakacağım... Bütün olayları ben yaşadım, bütün acıları ben çektim, senin susuşunun acısını bile... Zor olan, aslına bakarsan, şuydu: acının şiddetinden ziyade sürekliliği... Bir gün benim durumumu fark ettiğinde, beni fark etmenin artık benim için fark etmeyeceğini fark edeceksin... Bu kaçıncı mektubum teslim edilmemiş bir bilsen... Seni aldığım rafa tozunla beraber geri bırakıyorum. Şiirlerin de senin olsun şarkıların da; yağan karları, yağacak karları da, gittiğimiz yerleri, izlediğimiz şeyleri, hepsini sana bırakıyorum Tayfur, sana verdiğim ne varsa hepsini sende bırakıyorum. Umarım bir gün kalbin sahip olamayacağın bir şeyin acısıyla tutuşmaz, sevgiler...


20.08.2019