“İnsan ne kadar güzel ölürse ölsün
sonunda kendi bokuyla kalıyor baş başa.”
onu boşver ama hatırla
ölümü ne kadar konuşsakta
koşuyorduk senle turuncu ışıkların yıkadığı sokaklarda.
Ben vasıfsız ve aç bir kargayım şimdi
anlattığın masalda
peynirim o güzel kırmızı ağzında.
Hileli lafların bilge olmayan kulaklarımda
çiçekler açmış bir ayva ağacı
ne kadar kötü kokabilirse, öyle kokuyor cızlam
sen gölgesinin karanlığında
seni tanıyan halkın (ben), o kadar çocukça
uçurumun salıncağında.
Bir ihtilal kınası yakarsak avuçlarına,
hayalperest halkın olarak ben kentin ortasında
iki ihtimal ya asılır ya övünürüz devrimin sarhoşluğunda
karanfilin karanlığı rozetlerce yakamızda!
Nedense mayhoş gelir ağzıma yaşam
adımların bana yarendir, ellerin ruhuma siper kal
“La ilahe illallah bu canım bak senin al!”*