Küçükken tilkili bir ceketim vardı
Ben büyüdüm ama onlar büyümedi
Yine de hep yanımda oldular
Zaman zaman kuyrukları birbirine dolanırdı
Bazense kusursuz anlaşırlardı
Her zaman olan ise kafamın içinden çıkmamalarıydı
Kovdum gitmediler, buyurdum gelmediler
Çoğunlukla firari, kimine göre hayali
Benim içinse bir dost, sevgili
Omzunda ağlayamadığım
Dudaklarını tadamadığım
Ancak her anımı paylaştığım
Her şeyimi anlattığım...
Beni yalnız tilkilerim dinledi
Beni yalnız onlar sevdi
İnsanlık sevmedi beni
Ona benzeyeyim diye yontup
Şekil vermek istedi
Beceremeyince de uydurdu bir kalıp
Neymiş?
Şizofren!
Deli deyip güldüler
Ben de onlara güldüm
Karşılıklı gülüştük
Delirmemek imkansız bu kadar deli arasında
Dedim ki bir daha mı geleceğim dünyaya
Aman!
Kaçtım sığındım Bakırköy'e
Kurtarılmışlar bölgesine
Bir hayli şanslıyım
Ölmeden tanrıyla tanıştım
Tilkilerimle beraber karşılıklı çay içtik
Üstelik de bedava
Yanında da bir sürü şeker, renkli renkli
Kırmızı, mavi, beyaz, yeşil
Herkesinki ayrı, herkesinki özel.
Hatta bizzat hemşireler getiriyor.
Afiyet olsun!
Laf lafı açtı
Sohbet koyulaştı sandım
Etrafımda koşuşturan bir avuç hemşire
Birinin elinde pamuk
Diğerindeyse zehirli iğne
Koyulaşan, görüntüler
Boğulan, seslermiş
Anladım.
Göz kapaklarımda ağırlık
Dizlerimde dermansızlık...
Beni de normalleştireceklerdi demek!
Beni de dönüştüreceklerdi akıllı sandıklarına
Ben fazlasını yaşadığımdan deliydim de
Onlar göremeyip duyamadığından
Belki hissedemediğinden
Akıllıydı
Öyle mi?