haddimmiş, vahye gerek kalmadan,

dünya vasıtasıyla bana bildirilen şey

çıkacak her infiale sorulacağım;

terk edilmek benden öğrenilecek, 

bana dair çürümüş bulgulardan


bol küfürlü sabah kavgaları tarih,

bereketsiz toprağa hayıf

*

yine de hamd ve tartışmalarımız; 

anlatacak şeylerimiz olmadı hiç bunlar

esasında suskunluğumuz 

tapınaklarımızda ilk kırılacak olan putlarımızdandı 


biliyor olmanın

yersiz olduğunu öğreten dünyaya karşı

bileylemeyi göstermişti, budak makasıyla babam 

budayıp gürleştirebilirdik demiyorum bu saçmalığı 

ne yazık, yaz ortalarında insan daha çok arıyor

günahlarına bir yenisini daha ve yordam


cebimdeki dörde katlı mendil

pınarlarda ıslandıkça kalınlaşan derimle tanışmadan,

bir yaraya kan durdurmak için bastırıldı 

işte böyle bir şeylerdi, böyle anlamsız,

yazgı denilerek inip şişen göğüs kafesi.

amacının dışında seyrettiğimi sanırdım hayatımı

dünyayı görünce irkildim, sonra unuttum aldırmadan 

kendime gelişim diye bir şey değildi hiçbiri

yazıklanmış, uçurumlanmış;

kime sorsam, her şey 

bıyık altında gezinen bir bekâ meselesi


ey tasım tarağım,

bir sor bakalım;

neler olup bittiğine dair umrum kalmış mı