Daha önce de demiştim, uyku ölümün kardeşi, tuhaf geliyor ölürken bile sevmek seni. Bu his bir nevi uyurgezerlik gibi. En yalın tabiriyle sanki bu bir rüya hali. Beni sevmek akıl işi değil ağustos güzeli. Biliyorum, seviyorsun beni. Güneşin, tüm karanlığına rağmen geceyi aydınlattığı gibi.


Sen güneş kadar güzelsin

geceler bile kıskanır seni

uzaktan herkes sana bakınır

ama bil ki

ben sana her şeyden yakınım

ışığın kör etmez beni


Ben gece kadar suskunum

güneşim, gözlerimden tanır beni

uzaktan bana herkes düşman

ama biliyorum ki

sen bana gözlerimden yakınsın

karanlığım kör etmez seni


Biz güneşli geceler kadar tuhafız seninle

tek buluşma noktamız gökyüzü

uzakken bile yakınız birbirimize

biliyoruz ki

bu bir aşk değil

bir hayat öyküsü


Senden öncesini hatırlamıyorum hiç. Nefes alıp vermek yaşamaktan sayılmasa gerek. Ben, aldığım her nefesi seninle bölüştüğümde anladım yaşamak ne demek.


Seviyorum seni

eski bir şarkıyı

cızırtılı bir plaktan dinler gibi 

seviyorum seni

bir balkon sohbetinde

çayıma iki şeker gibi

seviyorum seni

bir sahil kasabasında

ölümümü bekler gibi

seviyorum işte

bir kış akşamında

güneşi özler gibi

seviyorum seni

gökyüzünün ortasında

gökyüzünü düşler gibi

seviyorum seni tuhaf bir şekilde

bu, gök yüzünü düşlerken

gökyüzünden düşmek gibi


Biz bence daha önce karşılaştık seninle. Belki okuduğumuz şiirlerde, belki de kimsenin bizi tanımadığı, yapayalnız kaldığımız o karanlık gecelerde. Yabancı değiliz birbirimize. Sana herkesten çok güveniyorum. Unuttun mu? Ben bir keresinde kalbimi bırakmıştım avuç içlerine

Ölümsüzlüğümün kaynağı ellerinmiş meğer