Gökden zeminler doğuyor sen boynunu büktükçe
Rengi seçilmez oluyor
Mayasında pas,
Düğünde yas gibi bozuyor sesini uğuldarken
Kuru zeminde bir topaç dönüyor mühletli
Bu soğuk sokaklarda senin alın yazın,
Okunur bir kadın sesinden diri ayetler gibi bize
Baştan sona buza kesersen memleket,
Sondan başa gerdan açar beyaz güzeller
Bir imtiyaz turuncusu gibi yükselmez güneş
Ellerimiz tutuşur da sarılıp karışamayız küllere
Kaç benden,
Tenhalık bir camı kırılmış pencereden uzak
Bize şehirli sandalyelerini üşüten tılsımın adı
Öpüp mühürler erittikçe göğüs kafesinden yukarı
Hiçbir denklem açığına koşmuyor bak
İştahını, inadını, susuzluğunu ver
Git çünkü tövbesi tutar aşkın
Her yüz dönüşün veda olsun
Kainata bir sır ver; bir iz getir
Bir şahinin kanadında sebzelik nakışlar
Kesintisiz ve keskin ilişen, düğmeler ilikleyen bakışlar
Sana da bana da şifa
Sana ve bana da mukaddes gelecektir
Gidip beklemelerden bir kapı
Yanılgılar ve bu kış,
Seni ayıklamaz dünyadan
Gözlerinde güzellik ve turnalar uçuşur
Islatma kanadını, başka göğümüz yok.
Fotoğraf: Sezin Hasgüler
Server Fethi
2024-01-02T18:25:21+03:00Çok iyi final. Tebrik ediyorum, bay Mocan.