1. Gemiyi kan tutuyor.
Koridorlar, uzun ve kapılı rüyalarımda
Yüreğim pencereler çekiyor, ışıklar
Kadınlar ve yaşlılar ölsün diyor bir çocuk
Vermiyor sandalyesini kimseye
Bir şarkı başlatıyor içinden.
Yürüyorum ben, bütün hikayeler böyle başlar
İyi görünmekler, tevazu telaşında tutulan nefes
Nereden baksan bana dünya, balığa kavanoz da bülbüle kafes;
Bırakır giderim yüzümden bile anlaşılmaz.
Öyle kurumuş ırmaklardan yatak,
Kuru ovalardan yeller emanet ki bana
İki iskarpin sesini sınatmaz çakılları ezerken.
Rüyalar görüyorum, öpüşüyorum gecenin ağzıyla
Tiksiniyorum ışıklardan,
Kımıldamayan fotoğraflardan ve sabitinden doğumların
Alkış tutup ağlıyorum, insanlar ilişiyor hayır.
Ben bu değilim.
En bitmez gece bu değil.
Kırdım şişesini işte,
Sularda yokladım her birini
Herkes için bir antoloji istedim tanrıdan
Her erkeğin iç cebinde bir hatıra defteri olsun
Ve gitmek istedim içlerinden birine
Güzel kadınları bırakıp koltuklarında
Yıldızları geceye, günü güneşe geri vermek istedim.
Alamadım da gülünür mü buradan bakılsa?
2. Sevgiliden hatıradır.
Hırkalar geldiler omuzlarına kadar onun
Benzemiyor taht kavgalarına, tatsızlıklara
Bir kırmızı zehir gibi yayılıyor dudağından
Bozkırda asfaltın çizdiği
Sanar aynalarda tanrının izi o gözler,
Bana sıcak ve küslükle dolu bir yatağı andıracaktı.
Tutuşup ellerimizden savuşabilseydik belki,
Belki biz, belki yerli yerinde
Kursağında ay solup güneş doğacaktı memelerinde
Kucaklayıp götürmedi beni sevgilim
Şehirler değiştikçe akan yüzünden,
Yeni bir güzel yarattı tanrı.
Tanrı her sabah benden bağımsız severdi onu
Bense kaşıyıp kaşıyıp sarardım yarasını
Bazen öpmeye kıyamazdım
Bazen unuturdum dudaklarını
Gitti. Hakkı yoktu.
Camlarım üstüme kırıldı acıysa acıdı
Derin rüzgarlar yüzeylerde
Elleri nerde desem işaret, iz ve tembellik...
Maniler dizildi bilmezden gelemem.
Çıkmadım kapıya
Uzatmadım ellerimi bir daha.
3. Böyle de yaşanıyor
Saksılar toprakladım yeni hayatlar için
Arkadaşlar ve çocuklar sevdim
Omuzları, kolları ve yüzü vardı her birinin
Arkadaşlar ve çocuklar zeminden yukarı.
Hastalıklar hastalıklara verdi beni
Yataklar yataklara düşürdü
Yarım da gördüm derim bu çeyrek dünyayı
Rengini de gördüm güzel günlerden
Gecesini de çektim, sığındım.
Şimdi bir aynada bir ölümü nasıl anlatırım
Benden bilsinler isterim bazen
Susup bilmemekten yandıysa canım
İçmediysem en güzelinin kan dudaklarını
Hesap, benden sorulsa hak,
Ceza bana nereden baksan müstehak.
Gönül, tanrısını arıyor karanlığında gecenin
Aklım beni sabahlara itiyor
Üç gece öldürdün diyor, üç sabah getirdin.
Yüzümü söküp ekiyorum saksılara
Kan çeşmesinde kurna, ekmek ve bıçak
Yol diyip seçiyorum.
Ve geçiyorum köprü gibi boynundan
İştahım kalıyor.
Fotoğraf: Yasemin Çargıt