Her şey hem çok net hem de çok karışık. Hepsini açıklayamam. Ben de karmakarışığım. Tüm bunların nasıl çözüleceğini bilmiyorum ama çözmek için bir çabam da yok.
Bazen insanın canı tadını hiç bilmediği tropik bir meyveyi de çekebilir, seni de.
İnsan bazen hayatla tropik bir meyve yiyemeyecek kadar tartışmalı da olabilir, seninle de.
Bazı insanlar çocukların ayaklarına bakar, bazıları kucaklarındaki kedilere. Ben hep senin ellerine bakarım; kedileri çek diye.
Niçin buraya aitsin? Niçin burada olmak için binlerce senaryon var? Niçin bana bir tane bile yazmadın?
Sen mevcut ekonomik koşullarda benim elimi tutsaydın, coğrafyam değişirdi. Seni ülkenin sıcak iklimlerinde yeşertirdim.
Sen de doğru yerdesin ama ben o yöne bakamam. Bakarsam eğer, bakarsam dünyaya sarhoş olurum. Dizlerim de iş yapar o zaman, dizelerim de.
Fakat ben artık o tropik meyveyi sürekli yiyebilen bir kız olurum. Ellerini de unuturum, çekemezsin kedileri.
Dünya çünkü korkunç bir yer.
Ben kötüyüm demiyorum. Dünya tam da böyle bir yer.
Aldığın ekmekler bayatlayınca balık ekmek yapmazsam arsız olurum. Bazen de balık ekmek yapılır. ‘’Olsun’’ denir, afiyetle yenir. Bunlar bir tek filmlerde olmaz. Bazen çok yürünür, çok yorulunur, çok iyi bilinir bunlar hep benim tarafımdan.
Bazen dizleri çamur olur insanın, iyi işler de yapmış olabilir. Bazen de çok parası olur, dizlerini kirletir buna rağmen insanların. Bu da iyi bir iş değildir.
Dünya zaten benim gibi kafatasçılar için çok zor bir yer. Buna rağmen sevebilirim bütün insanları. İnsanları sadece buğulu gözleri var diye de sevebilirim. Ama insanları pluslarına göre sevemem.
Kimsenin göz göze gelmediği kişilere gözlerimi armağan edebilirim. Ama ben insanları pluslarına göre ayıramam. Hem kendimi de. Kimseden aşağıda değilim çünkü bir tane kuluyum Allah’ın. Kimseyi de indiremem uçağından.
Ama hep uçaklara bakan kişileri de sevemem. Başımı çok yukarılara çeviremem. Bazen de uçakları görüp ‘’olsun, çay koyayım da içelim’’ derim. Karanfil de atarım çayımıza.
Dünya herkese yetebilecek her şeye sahipken, bazılarının aç uyumasını düşünmekten gözlerim kan çanağı olur. ‘’Olsun, plus değilim ama insanım’’ derim kendime. Kendime sık sık ‘’olsun’’ derim.
Ben ‘’olsun’’ derim, O ‘’ol!’’ der. Ve oluverir namümkün her şey. Olmazlar da olabilir. ‘’Bazen olur’’ derim bu kez. ‘’Bazen de olmaz’’.
Hiç tereddüt etmem olabileceklerden. Başkalarında olan hiçbir şey beni üzemez. Çünkü daima "olabilir" derim kendi kendime.
Kimse bunları söylemez bana. Çok üzülürüm, çok çok üzülürüm. Ama yine ‘’olsun’’ derim. Bu sabah uyandığımda dünkü segmentimden bir tane bile yükselmemiş bir kişi olarak uyanırım. Yine de… Neyse biliyorsunuz işte… Daima ‘’olsun’’ derim.
Çünkü insan bence sadece hacmen büyüyebilir. Özür dilerim. Sizin uçaklarınız, iki ayaklı köpekleriniz ve bir de IQ seviyenizin kalça genişliğinizden düşük olması gibi şeyler beni üzemez.
Beni bir annem bir de Allah daima büyütebilir. Çok özür dilerim kendimden. Kendimi bir halt sandığım için çok özür dilerim.
Pluslarım olmadığı için, her sabah dün olduğum kişi olmaya devam ettiğim için özür dilerim. Koşup gelinecek bir yön de değilim.
İki ve dört ayaklı hayvanlar daima yeşile koşarlar. Bazıları para bazıları da ot için. Bu da bir uyuşturucu çeşidi. ‘’Olsun’’.
Şimdi çok üzgün olabilirim. Sonra iyileşirim. Ama insanları yine de mevcut konumlarına göre ayıran bir kişi olamam. Bu da iyi bir kişi olmak galiba.
Ne kötü, hem her şeyiniz olabilir. Hem de olamaz hiçbir şeyiniz.
Ne kötü, kalp odacıklarınız yosun tutmuş, içine sadece uçaklı kişiler sığabiliyor.
Ne kötü, sizi sevmek için kirlenmiş dizlerim, siz de demişsiniz ki, ‘’ Senin dizlerin kirli, dünyada dizleri temiz kişiler de var’’.
Dünyada dizleri olmayan kişiler de var biliyor musunuz? Benim bir kere yoktu mesela. Dizlerim olsun dedim ve oldurmuştu Allah.
Çok üzgünüm, kişilerin segmentleri olmasına ve kimsenin dizeleri olamadığıma.
İnsan bir akıl ve bir kalpten ibarettir oğlum. Altı üstü beş metrelik bir kumaştan ibarettir. Ben senin haline bu kez olsun dedim canım oğlum. Ama insanlara öyle denmez. Çok ayıp, çok acı.
İnsanın ölçülse ölçülse boyu ölçülür, ona da ‘’olsun’’ denir. Sonsuz bir şey bile aklın alsın diye bazen seni az yaratır. Miktar olarak yani.
Not: Tüm segmentler adına çok üzgünüm.
Bir not daha: Züğürtlük güzeldir.