Bir güneşte iki gölge

Biri yerde biri nerde?


Ağaçlarım çalkalandı rüzgarla

Kurdeşen dövmeli bir kadın girdi kadraja

İzledik bir şeyleri kesip çöpe atar gibi

Sanki birimiz ciddiyetten ölür gibiydik

Sanki birimiz ölür gibiydik

Neden?


Onu nefes akırken gördüm başka işaret yoktu

Belinde kalabalıklar kaybardı bakınca

Şehir erkekleri, ağırdıkça dünya kazanı kurum dökerdi

Kime kim desek o an orada

Anlıyor ve biliyorum ki cevabı oydu.


Onu almak bir anahtar yapmak isterdim ondan

Araştırdıkça, kağıtlar çıkardıkça onu yalancı sanardım

Kan kokusunda eti gelirdi aklıma

Sevmelerde dudağı ama

Baksa kalır, gitse kalır, kalsa kalırdım.

Fırsatını vermezdin anlamanın


Kollarını kaldırsa büyüyor

Kolları şifreliyor geçip gittiği aynaları


Kırmızı bir elbiseden çıktı

Çıplaktı çenesinden sonra

Bana küfreder diye umdum, kısmetli sular döktüm saçlarına

Saçlarını yıkadım, ölüm kadar hafifti dünya

Çekip gitse, elimi dişleyip verirdim hakkını


Sonra görmedim onu

Unutmadım unuttu sandım beni

Küsmüş gibi yaptım kuşlara yalnız koysunlar diye

Güllerini koklamadım hatta

Öpmedim gündüzünü gülüp

Öpmedim bileklerini intihar,

Çarmıh

Belki ölüm boynuna ellerim kadar yakışırdı


Onu beyazladım almadılar beni yanına

Sırtlayıp ahlaksız birkaç erkek,

Alayla götürdüler nasıl da yakışıksız

Çiçeklerden geçirip ektiler toprağa

Dört kere gittim baktım

Üç kere suladım

İki kere gizliden konulur oldum durduğu yerde

Bir kere fidanlanıp bitmedi.


Bana gülüp gitmiyor pencereden

Onu anladıkça dünyayı yadırgıyorum.


Memnun değilim.



Fotoğraf: Semi