Aklımla temellendiremediğim hayatımda mitlere has bir karaktere bürünmüşüm. Kanatlar takmışım, pençeler çıkartmışım, diş göstermişim ve sonunda cezamı almışım. Ne insanlardan uzak bir yere sürüldüm ne de zincirlerle bağlandım. Şehrin sokaklarında yürüyorum ve kalabalıktan sıyrılmak için belalı arka sokaklara sapıyorum. Orada da kalabalık avlıyor beni. Kalabalıkların ortasında kıyafetsiz, çırılçıplak durmak büyük bir risk teşkil ediyor ırzım olan ruhum için. Kefen, diyorum kurumuş bir ağızla su ister gibi ve acıyor çatlamış dudaklarım. En azından bir kefen... Şu çırılçıplak kalmış, yaralarla ucubeleşen bedeni örtmek için bir kefen... Çek cezanı, diyor aptallığım. Mitolojiye dönen hayatımda en büyük tanrı o. Kılıktan kılığa girip herkesle sevişiyor. Akıllı gibi davranıyor, zeki gibi, yetenekli gibi... Onun aptal bir tanrı olduğunu yalnızca ben biliyorum. Aklımla temellendiremediğim hayatımda bir mitolojik karaktermişim gibi beni cezalandıran o. Biraz düşünmeye başlıyorum. Hatamı anladığımı, akıllandığımı ve artık aptal tanrıya ihtiyacımın olmadığını göstermek, cezamdan da böylelikle sıyrılmak istiyorum. Başım ağrıyor. ''Bir de bu cezayla uğraşamam.'' deyip bir başka sokağa sapıyorum. Bedenimi ellerimle kapatmaya çalışıyorum ve bir insanın bedenindeki özel yerlerini kapatmaya ellerinin yeterli oluşuna hayran kalıyorum. Yaralarla kuşatılmış bu bedenin özel yerlerini kapatmaya ise yetmiyor benim ellerim çünkü bağlanmış her bir kabuk karşımdaki kalabalığı tahrik ediyor: Sevişmek için değil savaşmak için. Yoksa köpekler beni gördüğünde neden hırlasın, kuşlar neden sussun ve kediler neden kulaklarını geriye atsın? Ellerim bedenimi sarmaya çalışırken bir kabuğa değiyor parmağım ve cezam yeniden kesiliyor. Kabuğu kaldırmak istiyorum ama yaranın iyileşmesi ve bedenimde hiçbir izin kalmaması gerektiğini de biliyorum. Aptal tanrı, bunu bilebildiğim için bana gülüyor çünkü yine de kabuğu kaldırmaya karşı koyamayacağımı biliyor. Aptal tanrının tek bildiği bu. Bunun için cezamı oldukça kurnaz bir zekayla kesiyor her defasında. İşte o kabuk kalkıyor... Ellerim, dikkatimi dağıtmak için zihnime birkaç düşünce göndermiş, yoksa ben aklımla temellendiremem ne hayatımı ne de tanrımı. İşte yine o kan... Kanın aktığını görenler başlarını çeviriyor. Aptal tanrı, bu kalabalığı kanın tuttuğunu bilmiyor. Bir kabuk daha kaldırıyorum, bir kabuk, bir, bir... Aptal tanrının gülüşü gök gürültüsü oluyor, deprem oluyor, volkan oluyor... Durmalıyım. İz kalmadan iyileşmeli her yara. Kabuğu kaldırarak çoktan iyileşmiş taklidi yapamam. İşte o kabuk da kalkıyor... Birkaç kişi düşüp bayılıyor sokakta. Aptal tanrı, bu kalabalığı kanın kokusunun bile tuttuğunu bilmiyor. Bir kabuk daha... Kan ne sıcak ne de soğuk. Boşalttığım dışkılarım sıcak iken kanımın bir ısıya sahip olamaması ne garip. Bir başka tanrı daha olmalı. Sürekli kendimi kanatacağımı bilerek bana merhamet eden ve böylelikle kanımı ne soğuk ne de sıcak yapan... Yanıyorum, donuyorum, o tanrının cennetine ulaşamıyorum. Bir kişi, ta gökdelenin tepesinden bayılarak düşüyor önüme. Biraz daha merhamet etmeli o tanrı. Kanımın kokusunu da almalı, kızıllığını da. Saf bir su gibi akmalı kan, her yaradan tenime doğru. Köpekler de bayılıyor, kuşlar gökyüzüne kaçıyor ama kediler kana alışkınmış, şeytan ayinlerinden böylece bir tek onlar kalıyor.
Ellerim yine dikkatimi dağıttı tüm kabukları kaldırabilmek için ve ben başımı ağrıtan bir zihin dolambacından kendimi aptal gibi hissederek çıktım. Kan durdu. Bayılanlar ayıldı. Genişleyen yaralarım yeniden kabuk bağlamaya başladı. Köpekler yine hırladılar, kuşlar sessizce ağaç dallarına kondular, kediler her şeyi baştan sona sakince izlemiş olarak tehditkar bir sırdaş veya kibirli bir bilge edasıyla gözlerime baktılar. Aptal tanrı yeniden gülebilmek için cezamı yine kesecekti. Ellerim, bedenimde yalnızca bir sevgiliye sunmak isteyeceğim özel bir yer kalmamış gibi düştü yanlarıma. Beni gözleriyle taciz ettiğini hissettiğim kalabalığa "kefen," dedim sonunun gelmesini istemeyen ama sonda olan birinin yakarışıyla. Sonra kefenle örtünmek yetmezmiş gibi bir de toprağı üstlerine alışları geldi aklıma ve daha akılla temellendiremediğim bu hayatımda ölüme çok fazla kafa yorduğumu anladım. Aptal tanrı yeniden bana gülebilecek mi? Yanlış anlamış olamam kendi aklımla ulaştığım, ellerimle verdiğim bir anlamı. Ellerim... Ellerim yine, ah yine!
O.
2021-05-09T11:38:34+03:00Yazdığım öykünün sonunda kaynar kazana atılmış gibi hissederken soğuk su etkisi yapan yorumunuz için teşekkürler...
Raan Sunguralp
2021-05-09T01:56:54+03:00ellerin! ya gömecek seni, ya atacak üzerindeki toprağı... ellerin! hala senin...