Pembe güzel bir katil
Zamansa istiridye kabuğunun içinde saklanmaz
Zincirsiz ya da Olağan Şüpheliler
Belki de
Alis volat propriss
Mum yakmak yerine sert küfürler edilebilir karanlığa
Ya da huzuruna sığınılabilir
Belki uğruna birkaç hayal çiziktirilir
Kaç Kinyas eder ki kaybolmuşluğum
Nankör değildir kediler
Belki de gerçek nankörler ona nankör diyenler
Belki Gregor Samsa korkak değildir, sadece zırh istemiştir
Bedelini ödemekten korkulan savaşlara atılmak
Saçma değil midir?
Liberta, Egalite, Fraternite
Ya da sadece Kristal Gece
Bastille Hapishanesi'nde hüküm giymiş düşüncelerim
Kayra umarsızlığında
Ölümü dansa kaldırır kelimelerim
Sevgilim,
Dokunacak mı ellerine ellerim?
Cüretkar mı geliyor hislerim?
Dur soluklanalım biraz, darmadağın ediyor aklıma gelişin
Yanmaktan korkmayan ben, şimdi sönmekten korkuyorum
Vicdanımı çarmıha gerdim dün gece
Zaten gece şahit değil midir salt gerçeklere
Kanatları sağlamken düşmüş melek
Tanrının cennetten kovduğu Azazil
Cehennem ateşinde, cennetten çalınmış topraklar
Soğuk kentin, uçurumdan adamına vurgun Zambak
Ölüler toprağa gömülür, hatıralarsa zihninin derinliklerine
Ve çok şey birikmiş kursakta, yutkundukça acıtan
Soru işaretleri üç noktanın üzerine yıkıldı
Ruh ve beden kalpteki pamuk ipliğine bağlı kaldı
Hayaller yıkılmazmış, hayaller katledilirmiş
Ve insan hayallerinin ölüsünün ağırlığı altında ezilirmiş
Umutlar tükenmez, gömülürmüş
Yıldızlar kayarken dilek tut demişlerdi
Birinin ölümüne umut bağlamak olduğunu hiç dile getirmemişlerdi
Gökyüzünün zeminle buluştuğu yerde bir hayal daha idam edildi şimdi
Uçmayı öğreteceğim diyenlerin hepsi kanatlarımı kırmaya kalktı
Ve hayat fısıldadı:
Büyük sır başkasından medet ummamaktır
Şimdi ne kadar kazanırsam kazanayım
Hepsinin zemini geçmişte kaybediş
Dokunmayın bana tilkilerim can çekişiyor
Yükleme soru sorulunca bulunan özne olmak yerine
Kendi hayatımın öznesi oldum ben de
Ve resim kalemiyle şiir yazdım
Sevgilim,
Gözyaşlarım sende kırılıp on renkli gökkuşağı doğurur mu bize?
Tutulur mu okyanus, elle?
Bakılır mı güneşe çıplak gözle?
Ruhum çıplak, ruhum çocuk görebiliyor musun peki?
Birileri öldü, toprağın altına gömüldü
Sen doğdun, toprağın üzerine gömüldün sevgilim
Bir an bağırıp bir an susuşunu
Bir an alaz alaz yanışını, bir an küllenişini seveyim
Tek kelime ile dünyaya hükmeden
Bu oyunda kendini arayan zambağa umutlar fısıldayan uçurum
İnsanlar bilmiyor sanırım, ruhlar bedenlerden önce çürüyor
Hissizligi ile son kalan birkaç hissimi uyuşturan adam
Aşk, uçurum kıyısında gözleri bağlı yürümek demiş Livaneli
Bense buz tutmuş nehrin üzerinde daha ediyorum çocuklar gibi,
Dibi boylamamsa an meselesi
Kötülük doğuştan mı gelir acaba?
Yoksa sonradan mı öğrenir insan hayat okulunda
Uçurtmalar diyorum, uçurtmalar
Ne de güzeller
Uçurur muyuz acaba mayıs rüzgarında?
İstikrarsız hayatları karakterize etme uğraşı
Özgürlüğe umut bağlayan milletteniz biz
Öyle cümleler kuruyorsun ki bazen
Damardan yüksek doz umut verilmişe dönüyorum
Pürüzsüz tebessüm içinde tüm hücrelerim
Sahi mevsimi geldi mi zamanların?
Erguvan sarmış mıdır ada sokaklarını?
Faytonlar diyorum, faytonlar
İnsanlığın zalimliğinin resmedilişi
-Koordinatları Belirsiz Uçurumun Yüreğinde Açan Zambak ya da Sadece Zambak
r.ç
2020-07-17T13:49:28+03:00bu yalnızca bir şiir değil; geçmiş, tarih ve beton gibi sağlam bilgiler... okunması sadece yürek değil akıl da ister. yalnızca kelimelerden oluşmamış bu şiir içinde yüzyıllar öncesinin kalıntıları var. belki kollar, belki bacaklar belki kalpler belki de atlar...ama ruhu benim yazabileceğimden çok daha derin. yüreğinize sağlık.