güçsüz düşen arzularla

bir yere bakınca ben

kangrenleşir, yerin ve sonra dünyanın anlamı 

yükseklerinde seyrettim, alçaklarında yaşadım

ne ki her şey hayatım gibi, benzeşip çıktı 

kitapların ortasında kurutulmuş çiçeklere


serinlesin diye alnımı dayadığım

nice uyku koparıldı benden,

olmazlığı sordum filozoflarla teorisyenlere 

inatla sürüp gitmekteydi canımın cevabı

seyreltilemedim, 

ne kadar kattılarsa da hayatı 


ezberledim, öğrenemedim 

rutinleşen, mekanikleşen bir şeylerim var

aynı kelimeler, aynı şiir, aynı ölümcül sabah

küçük bir çocuğu ikaz eder gibi yüreğimi,

inat etme, sorma, biraz da allah yakar...

söylemesi giderek zorlaşan cümleler bunlar.



akanın hafızaları olduğunu,

akarsuda aksini arayanlar unuttu

bense hatırlayışımı kazıdım,

bu, uçurum nispetinde

bulmak sanrısıydı bir yolunu