Düşünüyorum yarın öleceğimi bilsem ne yaparım diye, yarın öleceğimden değil, her an ölebileceğimden… Kısa bir süre sonra buluyorum cevabımı, kendi kendime "yazı yazarım" diyorum. Öyleyse şimdi niye yazmıyorum? Kendi her şeye karşı olan çaresizliğimi kabul etmeyi reddediyorum. Anlatmak istiyor muyum ki? Evet, istiyorum ama bunun bir işe yaramadığını fark ettiğimden midir, yoksa burkulmuş muyumdur, anlayamıyorum. Aklımdan tonla şey geçerken kalemi elime alınca kağıtla bakışıyorum ve tamam o zaman diyorum, yeterince çaresiz olmadığım dersini çıkarmaya çalışıyorum, ne kadar çaresiz olduğumu bilsem de… Bıktım sanırım görebildiğim tüm hal durumlarından ve duygulardan. Elime kalemi alıp yazamıyorsam her şey hiç değil midir bana göre? Yatağımın üzerinde oturup dizlerimi göğsüme çekiyorum ve sarılıyorum, kendime ait karanlık odamda loş ışıkta duvarı seyrediyorum, değişiklik olsun diye can sıkıntısından çaresizliğimi kabul edip bunları yazıyorum. Hayat bir hiç, ne kadar hazlarınla ve zevklerinle kendini kandırsan da aslında benim olduğum durumdan farkın yok, hiç mi kendi kendinle kalmıyorsun? Belki bunu tercih ediyor olabilirsin, belki zevklerin ve hazların sahte olduğunu anlayamamış olabilirsin, anlayamayacak da olabilirsin. Ama emin ol ki yarın öleceğini bilsen beni bir nebze de olsa anlardın ve belki de daha erken ölmek isterdin, ben ise iyi hissetmekten değil, kendini geliştirmekten bahsederdim sana.
Uj
Yayınlandı
Kfirety
2022-05-06T21:00:45+03:00Can Sarıtaş , benim gelişmek daha doğrusu hayatımı yaşayış biçimimi okoyonusun dibinde boğulmaya benzetiyorum, kendini geliştirmek ve felsefe ise yukarı doğru yüzmek bence, bu yüzden gelişmekten bahsederim. Yorumunu çok beğendim teşekkürler.
can sarıtaş
2022-05-06T18:14:33+03:00Varoluş sancısına bir kerecik dahi maruz kalmış biri nasıl, ne yönde geliştirebilir ki kendini? Ölüm diyorsun, Camus'un yabancısı idama bakıp melankoliye bile giremedi, sisfos gibi bir kayayı yukarıya sırtlamaya çalışmak kadar ahmakçaydı çünkü. Dosto demişti ya hani raskonun ağzından, yalnızca iki ayağımın sığabileceği bi uçkurda önüm arkam sonsuz uçurup ve ızdırapla çevrili olsa dahi yaşamak, yeter ki yaşamak diye, insanlar idealleri için öldüler denizler gibi, uzaydan gözükmeyen yapay sınırlar ve sümer kalıntıları için öldüler ya da hiç öyle metafizik şeyler için değil de somada kar uğruna göçükte kalıp öldüler ve eminim her biri yaşamak isterdi neden biliyor musun? Madem ikinci tekil şahısla yazdın sana sen diyeyim, çünkü varolmuşlardı bi kere. Ahitlerdeki ilk günah gibi, yeryüzüne fırlatılmışlardı bi kere. Geliştirme ne demek ki? Gelişme ne?