"Seni öyle özledim ki utanıyorum.
Üzülme... ağlamadım. Kahkahalar atarak biricik hayatıma geri döndüm.
Beni hâlâ iyi ve deli sanıyorsun ama öyle değil...
Muhteşem elmacık kemiklerini öpüyorum...
Ama kalbimdeki acıyı nereye koyacaksın, göğsümdeki sıkıntıyı nereye saklayacaksın? Hayata kızıp kızıp fotoğrafına ve gönderdiklerine sarılmamı nasıl yok sayacaksın?
Bu gece ağlamak ve şiir yazmak yok.
Sokaklar ne dediği anlaşılmayan hayallerle dolu.
Bu gece yalnızlık yok.
Meğer sen tüm çırpınışlarıma sırtını dönmüşsün.
Olmuyor, göz göze gelmemiz yasak.
Kokulu çiçekler alıyorum ama hep aşktan yaralı birilerine veriyorum.
Gülmeyi yeni öğrenen bir çocuk kadar acemiyim.
Sana anlatacak doğru dürüst bir gerçek ya da avutacak kadar güzel bir yalan bulamıyorum. Sadece seni hayatımda üç kez görmüş ve unutamamış olabilirim. Sadece seni sevmiş olabilirim...
İstekli ama çaresiz bakıyorum.
Ne zor, yazarak anlatmaya çalışmak sustuklarını.
Şiir yok demiştim. Ama benim için haykırmak istediğim bir şiirsin.
Hayatın bittiği yerde nasıl durulur bilmiyorum.
Dargınlığımız birer birer kaybettiğimiz inançlarımızdan değil mi...
Şimdi bana kötülükten koruduğun şarkını söyle.
Çalınınca inciten şarkı.
birini sevmem ne işe yarayacak?
Anlamıyor musun,
Kalbim kalmadı.
her elveda kırık bir merhabadır aslında
Yaşı yirmi ruhu yetmiş olanlardan korkuyorum.
Ha bire olur olmaz oğlanlara aşık oluyorum
Tanrıya son sözümü söyledim: terbiye borcum yok dünyaya."