Beklemediğim yarının hasretiyle yanıyorum

Günlerim ben sayamadan külleşiyor içimde

Acıdan bozma bir tarlanın gölgesindeyim

Tehlikeler bile korkutamaz artık bu karanlığımı

Sızlanmamı çeker mi bulutlar, ağlarlar mı benimle

Elimi tutmasa da, gören olur mu beni bu delikte

Işığı gözümde parlayan mumun ruhu, kalbimde titriyor

Mürekkebine kadar geri kusuyor kuru kağıtlar

Islak kaldırımların seslerinde bile buzluk var

Rüzgar beni savurdukça etrafa saçılıyor kelimelerim

Geleceğe not ektiklerim, kafamda ormana dönüşüyor

Zaman, ölmek için genç ama yaşamak için de yaşlı hissettiriyor

Adımlarım başkalarına yaklaşmak istedikçe benden uzaklaşıyor

Şimdiye kadar hep tercüme bellemiştim şarkıları

Beni bir tek onlar anlardı

Bir tek onlar fısıldamaya kafiydi his dumanlarımı

Oysa kararsızlığın uçurumuna misafir düştüm şimdi

Belki de şarkılar doldurandı duygularla içimi

Belki de şarkılar sızdıkça içime

Ben başlamıştım taşmaya

Mıknatıs misali kutuplara çekiliyorum

Bir vakte alıştım derken yabancı anlarla kalakalıyorum

Zihnimde çınlayan melodi tarlalarında ekili

Hayallerimin dansını taklit ediyor ruhumun son demi

Zımbalanmışçasına kaçamasam da geçmişimden

Son vals diyerek veda ediyorum tüm eskilere bu gece

Eğer duyan olursa bir gün feryatlarımı diye

Fısıltılarımı bile sadece yağmura söylüyorum

Toprağını görür görmez beni unutsun diye

Nereden başlamıştı satırlarım ki

Tutup neresinden bitirsem şimdi

Bugün ruhsal kısa devremin

İncesinden bir yoklayışı sızmıştı parmak uçlarıma

Hayatta kanayıp akan renklerim düştü sayfalarıma

Karahindiba misali koptum yuvamdan

Düşüyorum şimdi, tutunamadığım noktamdan.