öyle bir saflık ki,

görülmedi böylesi kimse tarafından

ve öyle bir nahiflik ki,

tutsanız kırılacak, kopacak nâreninden

en inceldiği yerden..

en hassas yerinden, yüreğinden

sevdiceğim...

sevdiğim...

eski sevdiğim...

ben o hep düşmeye korktuğum kuyudaydım

gün geçirmeyen kireç tutmayan odamın en ücra köşelerinde sana bağırdım, duymadın

hoş, belki de duydun da görmedin, görmek istemedin

her karesinde her repliğinde bile hayatın

kalpte durdurulmuş saniyelerin arasında

kendi kendime zühurlardaydım

sevdiceğim...

sevdiğim...

eski sevdiğim...

ben aşamam sandığım ne varsa aşmışım

kalbim önceden bir lav gibi

içine aldığı her duyguyu yakarken

şimdi ise volkanından patlamış, soğumuş

ve her yere taşmışım

sevdiceğim...

sevdiğim...

eski sevdiği....

bütün sevdiğin o şarkıları açtım, aştım...

bütün güzel fotoğraflarımızı unutma ağacında tek tek astım

bizim pek anımız olmadı ama

anılardan daha çok acıtan bir şey söyleyeceğim sana;

yaşanması mümkünken yaşayamadığımız 'an'lar

ve mutsuz oluruz korkusuyla kaçırdığımız 'mutluluk'lar...