Derin bir ruhu vardı

Bu yüzden derin acıları vardı

Adı, yirmi üç santimetre karelik bir alanın kararlılığındaydı

Gözlerinden başlayan şelalenin serin bir mağraya açılması umuduyla dalmak isteyeni boğmaya hazırdı

Ve güç bela biriktirdiği sardunyaları aç maymunlara kaptırmakla her şey buğulandı

Kırk sekiz kez nazarlanmıştı pul pul tebessümü

Bir kez olsun dönüp aynaya bakmamakla beni cezalandırdı

Bir kez olsun dönüp bana bakmamakla

Ah,  ne çok bana bakmamakla ve göğsümde yatmamakla

Şekerli yanaklardan ıslıklar çalarak siyah öz suyumu ala çalmaya başladı

Gıdıkladıkça alın yazımı,

Gıdıkladıkça kendini

Us gibi, şen gibi

Son kalan tabakta pus gibi

Şakıyan kargaların leş sevdası gibi

Çökmüş yatağın telleri arasında beni mahcubiyetle kışkırttı

O yatağın kapısı uzaya açılmıyor, açılamaz

Kaygım benden güçlü değil,

Kıskıvrak yakalandığımdan mıdır nedir böylesine parlıyor ay

Bu tepkisizlik, vazgeçmişlikten daha fazlası

Derin bir ruhu vardı

Bu yüzden derin acıları artacaktı

Bir ikirciğin düşük gözüyüm

Kendimi mest etmekle yok etmek arasında hangi safta yer alacağım?

Kırışığı suratından taştıkça masaya

Kirletilmemiş bir sezginin kalpazan çocuklarını doğurmaya hizalanmıştı.

İsteyerek yaptığım bir şey olsa,

Sana kalmadan kendimi döverek ehlileştirirdim.

Lakin şirazenin salıncaktan atladığı bu eşeli toprak beni, anasını çağırmamalı.

Şimşir hayallerin dibi tutmuş yaşamlara yamanmasıyla,

Kaldırdığı kalemi bana batırarak adımı kırmızıya çalmıştı.

Ve yeniden seni ezerek var ediyorum şimdi kendimi.

Ve dansa dalarak kaltak düş kapanlarının oyulduğu kaosların g noktasında

Deli miyim?