Bir havadis gibi gezen
Bir adam yaşardı
Kimselerin bilip duymadığı
Renkleri solmuş, derme çatma kentte
Yoksulluk ve bağnazlık gırla voltasına bakıyor
Ay, asfaltın namıyla kan doğuruyor akşamlara
Sabahları gri tonlarından tırmanıyor güneş arşa
Ağlak bulutları kurumlaşıyor yavaşça bu diyarda
Öyle bir sonbahar yetişti ki kapımıza
Hepimiz el pençe bakakaldık
Göz çanaklarımızda kurudu bir şarap hikayesi
Ölü bir şairin ayak değiştirişini seyrettik canlı canlı
O gün ki günlerden ayaz
Vakitler güzün eşiğinde, kupkuru
Hava yüklü ve imali
Bulutlar gürültüsüyle felaketin tellalı
Orta yaşlarında bir adam
Omuzlarında asılı yaşlı bir parka
Fevkalade saçılan, borsalinonun gölgesinde
Hantal adımlarıyla cakasını satmakta
İç cebinde adı konulmamış şiirleri
Bıyık uçlarından belirgin, alevli bir tütün sevdası
Soğuk geceleri için kanını demlediği votkası
Ve bir de ağzından düşürmediği sunturlu küfürleri
Bazen ki dalar gider asumana
Elindeki kupürlere demet demet şiirler saçar
Bazen ki merdiven taşlarına çömer
Brecht'le kavlanır, Sabahattin'le tavlanırdı
Gelgelelim o gün, gözleri fersiz ve kanlıydı
Sanki o soğuk kent öfkesinde dirilmişti
Çekmişti yakalarını kulaklarına
Hızla yürüyordu lakin sessizdi
Tütününden çıkan şirret dumanla
Söyleniyordu kendine kendince kızgındı
Yağan sağanak yağmurlar şakaklarında buharlaşıyor
Rüzgarıyla kapı dibi kandillerini katlediyordu
Onu ilk defa öylece görüşümüzdü
Gördüğümüz gibi takıldık peşine ahalice
Gölgesinde ölümü taşıyan bir adamı peşlemek
Ardı sıra düşürdüğü şu mısraları tutturdu elimize
(Uçurum)
Kafamda biri bin para düşünceler
Lakin hepsinin çıktığı yol aynı
Bir kadının sevdasıyla bu hayata ecnebi kaldım
O bir kadındır ki bana ruhumdan şair ayarttı
Düşlerim mezarlık duraklarında
Düşlerim onun gamzelerinde saklı
Onsuz söken her şafağın gözlerimde vebali var
Her kuşluk vakti aklımda türeyen vebalı fikirlerim var
Çıkınımda gazete manşetleriyle lanetli şiirlerim
Kuşların istikbalini dava ediyorum
Ahir zamanın kurduğu o tahterevalliyi
Damarlarımdan akıttığım kanımla sarsıyorum
Şimdi çıplak ellerime ruhumu dokuyor poyraz
Saliselerimle ölümün içinde müebbet seyranındayım
Bakışlarım bulanık gafletinden kentimin
Nüfusumun telaşlı uğultusunda dinleniyorum
Duyuyor musunuz?
Saatin kadranındaki korkuyu
Görüyor musunuz?
Kaderimin beni sürüklediği uçurumu...
(Mühürlü Cinayet)
Forsu belirsiz bir adam belirdi ufukta
Kolları açık, kafası yeniden çevrili asumana
Ansızın attı kendini hiçliğe
Tek adımla özgürlüğe, ebediyete
Uçuşan kağıtlar, şiirler
Ayan beyan sırlar bu şehri kuşattı
Çakıldığı yerde nergisler bitti ansızın
Üstüne salınan parkası bize şapka çıkarttı
Uçuşan kağıtlar, şiirler
Ayan beyan sırlar bu şehri kuşattı
Çakıldığı yerde nergisler bitti ansızın
Üstüne salınan parkası bize şapka çıkarttı
Raylarda beliren bir uğultu gibi kulaklarımızda
Fısıltılar birikti kanlı bir mahalin ardında
Gökteki kuşlar ve bulutlar saygı duruşunda
Onu uğurladılar, ruhu ererken asumana
Ertesi günü o kadın belirdi mezarında
Yüzüklü parmağına bir öpücük kondurup
Adının üzerinde matemini dolaştırdı
Şunlar döküldü ağzından, gani gani çatladı aşk
Seninle gülmeye başladığım güne başladı lanet
Ebediyetinde ruhun şad ola!
Koca hayatı heba ettin, tekrar benimle olma umuduyla
Bense unuttum seni çoktan, mutluyum bak senden ırakta
Gerçeklerden kaçtın Karokep, ben seni hiç sevmedim aslında...
Ve koparıp bir nergis o mezardan
Diline süslü bir fiyonk yaptı
Asılsızca dönüp ardını
Kalenderce ayrıldı yaşamamışın yanından
Bize de kaldı bu kentte
Ağır bir sela yükü
Sırtımıza çöktü
Ömrümüzü çürüttü...
karokep
2024-06-20T22:08:48+03:00teşekkür ederim.
ahuzaruri
2024-06-20T21:39:08+03:00bu sitedeki kısmen uzun şiirlerin pek azını sonuna kadar okuyabildim. bana sonuna kadar okutan ender şiirlerden biriydi. çok beğendim, ruhuna sağlık