Öylesine...

Kendimi dinlerken ben,

İçimden bir üveyik'in kanat sesini duydum,

Kalbimi yokladım,

Hep aynı sancı...

Ve ;bir darağacı kurdum,

Tan yeri ağarmadan,

İdamlık bir gömlek giyindim üzerime….

Oysa kaç gece hesaplaşmıştım kendimle.

Kaç gece vurgun yedim…

Aradığım neydi?

Hangi kafayı yaşıyordum ben?

Bunca şehvetin yakınında,

Bunca arsızın arasında,

Akıp giden yaşamın içerisinde,

Şehrin,

Kaldırımın,

İnsanların kıyısında…

Neden kalbimin dehlizlerine gömülüyordum?

Aşk neydi?

(BİLMİYORUM)...

Belki benim;

İlahi anlamlar yüklediğim ,

Ama gerçekte şeytani bir yanılsama ve aldanıştı….

Neden her şiirimin içerisine şeytan tükürüyordu?

Cevabı yoktu aslında hiç bir sualimin,

Boşlukta yuvarlanıyordum

İçimi kemiren bir yasak

ve ;lanetlenmiş yaşam...

Her şeyim yalandı benim,

Oysa sabıka kaydım temizdi…

‘’Tebdili kıyafet gezmeliydim

Gizli ve saklı kalmalıydım….’’

Olur ya bir gün;

Sevda ateşine düşerse çocuklarım,

Bilsinler istemedim,

Babalarının başka bir kadına duyduğu derin ve yasak aşkını…

Çünkü böyle olunca,

Suçtu...AŞK..

İp şimdi,boynumda

Ve vurma zamanı ayaklarımın altında ki sehpaya….

Tek günahım benim,

Geceleri genç kızların koynunda açan güller

Ve sensizliğe ettiğim küfürlerdi…

VE sen…

Masum üveyik kuşları gibi,

Kanat çırpıp duruyordun her gece içimde...