Neden karşımızdaki insanı sürekli değiştirmeye çalışırız? Neden kendi istediğimiz hayatı ona da dayatırız? Bu bizim eksikliğimizi giderme şeklimiz midir, yoksa kontrol bağımlısı olduğumuzdan mıdır?

Toplum içerisinde aslında olduğumuzdan farklı olmaya çalışmak da buna bir örnek olabilir mi? Yalnızca ikili ilişkilerde mi yaparız bunu, yoksa kendimize de uyguladığımız bir işkence yöntemi midir bu?

Aynada baktığımız kişi ile toplumun görmesini istediğimiz kişi aynı mıdır? Yoksa modern çağda yaşayan her insan gibi maskelerimizle mi varoluruz sosyal hayatımızda?


İnsan o kadar derin bir kuyudur ki baksa da dibini göremez. Berrak bir su gibi duran insanlar bile kendi inlerine çekildiklerinde yüzlerindeki maskeyi çıkartıp bütün vahşi ve ilkel yanlarını ortaya koyuyorlardır muhtemel. Toplumun bize dayattığı, oldurmak istediği kişi içindir aslında tüm kaygılarımız, ve bunun içindir statü ve sınıf kavgalarımız. Çoğumuz farkında bile değildir belki ama bir yere ait olma çabası bizi aslında hiç olmadığımız biri haline dönüştürür. Uygun olmayan topraktaki zorlama bir bitki misali, eğreti dururuz orada. Gariptir ama yadırgadığımız ne varsa tamamen ona evriliriz. Zaten en sonunda da toplumun bizim için biçtiği role bürünüp, son güne kadar da hep öyle biriymişcesine insanların arasında eriyip gideriz.


Ben, buna bir nevi uyurgezerlik diyorum. O uyku hali, o nereye çekersen oraya gelen tavır bana hep bunu çağrıştırmıştır. Nasıl uyur haldeyken farkında değilsek ne yaptığımızdan, bir süre sonra sanırım biz insanlar da toplum içerisine karışıp farklı olmaktan ziyade sadece yadırganmamak adına renklerimizden sıyrılıp olabildiğine sıradan ve bilindik olmayı bir görev addediyoruz.