Tramva bedenleri üzerine,

hayatının benliğinin tramva olup olmadığı üzerine yazacağım. kalbimle ne hissediyorsam. aklımı nerede kaybettiysem oradan başlayacağım, iyileri gömüldüğü yerden. 

hayat üzerine, 

yolun sonu yazmaktır. yaşayabilmek yenilebilmektir. kendinden köşe bucak kaçıp kendine yaklanmaktır.

tabuttayım. sağım da solum da duvar. tabutun etrafı surlar. umudun ve aşkın tükendiği yerdeyim. damarlarımdan akıyor Emel'in sesi "Aşkın ve umutların büyüdüğü, acıların dindiği saraylar ve geceler inşa ederdim." inşa ediyoruz ancak günün sonunda yıkılır surlar üzerimize. bir deprem olur mesela. saatlerce haber alamazsın annenin öldüğünü düşündürür sana. acın katlanarak ilerler. pişmanlıkların yüzüne tokat gibi çarpar. sarılabileceğin biri olmaz. ağlayamazsın bile.. sadece beklersin birinin "iyiyim" demesini. ama yetmez. sesini son kez duyduğunu anlarsın bazı insanların. bazı sokaklardan son kez geçtiğini... senin kaçtığın yeri hayat elinden alır. o zaman anlarsın. sen istediğin kadar inşa et. bir gün her şey herkes gidebilir. veda bile edemezsin, sana sadece beklemek düşer. 

kaçmak üzerine,

aynada kendime bakınca her an her şeyi yapıp her yere gidebilecek biri görüyorum. yüzleşmekten ve vedalar iliklerine kadar nefret eden. ilk sorunda gidebildiği kadar uzağa giden birini. aynı zamanda çok derin hissedip çok derin düşünen birini. bu hisleri taşıyamadığı için de kendini kaybetmemek için kaçan birini.