Sana mavilikler topladım,

Okşayasın diye,

Olur ya bir haller olur da korkarsın diye,

Tanıdık yerler getirdim sana.

Düşmeyesin diye,

Üşümeyesin...

Sen beni öpersen,

Sana martı çığlıkları ile boğuşmayı öğretirim,

Bu sayede kurtulursun,

Dünyanın haşmetsiz küfünden.

Bu sayede sen bir fikir olursun,

Benimse kırılgan göğüsüm,

Çelikten bir zırh olur.

Sen açarsan pencereni,

Evinin kapılarını,

Dünyamı kurtarırsın.

Belki sen bana tanıdık türküler mırıldanırsan,

Tüm bu yorgunluğum uçarı olur,

Manası kalmaz bedenimde bu kadar abartının

Ve kaybolur gider.

Sana çimenler serdim,

Çıplak sırtını yaslayasın,

Gözlerinde taşıdığın dünyaya,

Sırt çevirip varlığını yormayasın diye.

Sana taze göz yaşları getirdim,

İstediğin bir umulanı alamadığında,

Yanağından damlayan göz yaşının ateşi,

Kalbinin ormanını küle çevirmesin diye.

Sen benim koluma girersen,

Sana laf olsun diye öğretmem,

Bulutları üfleyerek uçurmayı.

Vuruşasın diye,

Birtek benim değil,

Çorak medeniyetlerin de senin bereketinden

Faydalanması için öğretirim sana bunu.

Seni kendim için değil,

İnsanlığın iyiliği için isterim.

Vatanların selameti için.

Sen tensel yanınla bana gelirsen,

Ve bir geceyi sevda uğraşlarıyla aydınlık edersek,

Güneşi naif seslerle çekersek ufukta yer ettiği yere,

Geceden korkan çocuklar da sevinmezler mi?

Sana kilometreler topladım,

Gelesin diye.

Olur ya bir haller olur bana göğüsünü açarsın diye,

Sana masumiyet getirdim.

Öpersin diye,

Sana utandığım yerimden...