"Bir gün utanç duyacaksın atamadığın adımlardan ve pişman olacaksın arkanı dönüp gittiğin için bana.O zaman ne çok geç olacak belki farkında bile olmayacaksın. Öfkelerimin hepsini bir ok gibi yüreğine sapladığımı düşünecek kendini haklı çıkaracaksın. Yalnızlığınla böylesine mutlu olabilecek misin sahi?
Onca yıl geçtikten sonra bir yüzün olacak mı geri dönüp bana bir adım atmaya ?
Gururunu ve mantığını bir an hesaba katmadan yaşadığın soluk alıp verdiğin günlerin olacak mı? Yahut oldu da o zamanlarda ben mi yoktum.
Seni böylesine kalpsiz yapan neydi bana karşı..." diye hız kesmeden yazıyordu. Düşünüyordu, düşünüyordu Ali. Daha ne demeliyim? Nasıl acıtabilirim onun canını. Böylece kendi içimi, yangını mı nasıl soğutabilirim.
Bense yüzümü dönerek ona," Duygularının kurbanı olmamalısın Ali. Onu bu şekilde suçlamamalısın. Belki günler, aylar, hatta yıllar geçecek biribirinizin suratlarını bile unutacaksınız .Onda böyle kötü kalma. Avuçlarını aç, bırak sıkıştırma boynunu, kesme nefesini. Sal bi Ali, sal n'olursun. Kör olma, gör işte. Bırak onu, zaten seni seviyorsa sana gelir."
"Ya geldiğinde ben olmazsam, herşey için geç olursa?"
"Bak, ne güzel dedin. İnsanlar değişir,duygular değişir. Bâki kalan şeyler ise birbirini mutlak bulur. Herkes kararının bedelini öder.
Yıllar sonra seni bulamazsa o verdiği kararın bedelini öder. Eğer sen bu acımasız sözleri ona gönderirsen, sen bunun bedelini ödersin."
Ali o gün o mesajı atmamıştı. Necla, Ali ile görüşmek istemiş ertesi gün ve sonunda barışmışlardı. Yıllar verip emek harcadıkları bu ilişkinin, dönüm noktası olan tartışma ve ayrılıkların sonucu evlilikle taçlandırılmıştı. O gün, o mesajı atmış olsaydı ne olurdu bilmiyorum. İlişkiler bir çok varsayımı da beraberinde getiriyor sonuçta. Ben ise Ali için mutluyum. Onların bu güzel anına şahitlik edeceğim içinde.
Ali de mutlu. Bana düğünden önce söylediği bir kelime çok garip geldi. "Sana minnettarım Serkan."
"Saçmalama be Ali." dedim.
Düşünüyorum da aynı mesajı atmış olsaydı da belki gerçekten sonu evlilikle bitecek bir şeydi. Ve asıl irade Ali'deydi,belki mesajı atabilirdi. Belkide içinde bir yerde söylediklerinin hiçbirine inanmıyordu zaten. Bir çok varsayım işte. Gelinle damat içeri girdiğinde alkışlar iken bunları düşündüm.