Onun uçları olması gerekenden fazla derinlere uzanır. Bu konuda söyleyebileceğim tek şey, bu uçların onu olduğu kişi yaptığına inanıyor olmam. Ne diyebilirim ki, iğnesi çok sivri diye bir arıyı suçlayabilir misin?


Onu sevmek biraz zor, kendimden biliyorum. Yine de cenneti garantilemek için arada sevimliliği üstünde oluyor. Düşünsenize, o kendi tanrısını kandırmaya çalışıyor, büyük oynayanlardan olmaktan hep hoşlanmıştır.


Ben onun bu kalbini pek anlayamıyorum zaten, tohumu olmadan büyüyen bir ağaç onunki. Bir otelin merdivenlerine bakmak tuhaf bir acı veriyor ona mesela.

En güzel olduğu an çizgisini aşmaya başladığı an bence, çirkinleştikçe parıldar o. Çok kolay bir şekilde, gittikçe büyüyen bir sorun haline gelebilir. Bakıldığında bu önemli bir meziyettir.


Sol koluna ipte yürüyen bir cambaz kazıttı.

O iğnenin cızırtısını hayal ederek geçiriyor günün bazı dakikalarını.

Aşık olma fikrine aşık olarak çok zaman kaybediyor galiba. Birtakım kişileri, özellikle yeşil ve derin o gölü bıktırdığı için üzgün, ama onun kaynağı mükemmeliyetten geliyor.


Altüst etmekte master yaptı birkaç sene önce. Basit birkaç lobut yeterli gelmez ona, kader çarklarıyla jonglörlük yapmaya alışkın.

Gözlerini dimdik diker karşısındakine ve düşünür, senin nasıl bir anın olarak kalacağım acaba?

Rastgele birini kendine kum torbası olarak seçer, özellikle beni. Devam et, mahvet günümü, seninle her şeye varım.


Bir de tabii, öfkesi var boyu kadar.

Sarılıyor öfkesine, birlikte hayatta kalıyorlar.

Uzay mekiği gibi, uzun uzun bekliyor ateşleneceği anı. Fırladığında, hiçbirimizin onu görebilecek kadar büyük gözleri olmayacak.

Bunu benden duymayı seviyor, öyle olduğunu sanıyor ama hiçbir şey için geç değil. Asla geç değil. Sanıyor musun ki yaz geç geldi diye tomurcuklar patlamaz...