Bugün yine semada uçup duran kuşlardan öyle muzdaribim ki 

Sormaya korkuyorum neyiniz var, neden matemini tutar gibisiniz 

musalla taşına uzanmış ümitlerimin

yoksa boyu boyuna uzanan ben miyim?


Yaklaşık bin yıllık bir kasvet var bugün 

içimde ve havada

oysa kuşlar neden uçuyorlar, ağlamıyorlar neden 

İhtimal ki bir masal anlatıyorlar

mahallenin çocuklarına yahut;

Bozguncu heveslerimin ölüm fermanını taşıyorlar tanrıya


Hiç imkanı yok, hiç imkanı yok umut etmenin 

Haddimize değil istemek, beklemek

Hele sevmek ateşten hudutlarla çevrili

Bize ancak yalın ayak yürümek düşer 

Hiç imkanı yok bu dikenli patikadan geçmemenin


Kırık bir vazo bekliyor annemin ahşap vitrinini senelerdir

Giden gelen çarptıkça takırdıyor, tıkırdıyor

İnatla düşüp parçalanmıyor

Annem vazoya baktıkça kaybolan yıllarını anımsıyor

Ağlıyor annem, ağladıkça ağlıyorum ben


O kırık vazo gibi ne sıyrılıp gidebilirim bu hayattan

ne de ben, hayır, vazgeçemem dualarımdan

Her şeye rağmen döne dolana ona sığınırım ben 

Bir de her şeye rağmen ümitvar oluşu insanın

Dağınık ruh hallerim, içimi toparlayamıyorum


Ve ısrarla ümitlenen bu çocuğun her gün yüzüstü kapaklanışı 

Her gün daha bir aratıyor dününü

Beyhude heveslerle geçecek diye ömrüm!

-hâlâ bir yarın bekleyişi- 

Geçti geçen azizim dünle gitti, bekleme 

O mutluluk kervanı bu elem diyarından ayrılalı çok oldu. 


Bulan varsa annemin kayıp yıllarını

bekliyorum bir haber

Kucağımda içinde bir yumak iple bir sandık 

Bulursam desteleyip anneme götüreceğim

Koyacağım vazoya vitrindeki kırık.



Yazık ki hiç imkanı yok umut etmenin

Ve bil ki yaşaması mümkün değil 

Umut etmeksizin…