Ellerinde var olan boşluğu tamamlayamıyor. Gözlerinden içre sızan ışıktan rahatsız oluyor, bir iki kez hızla kırpıyor gözlerini. “Sorun yok” diye sesleniyor “gelen dostumuzdur.” Hiç kimse oralı olmuyor artık, bir hayalet gibi geçiyor aralarından. Bir alkolik gibi titriyor elleri, uzanıyor, boşluğu kavrıyor, kendine çekiliyor. “Nerelerdeydin?” Adını anımsamaya çalışıyor fakat boşluktan başka kelime gelmiyor aklına. B o ş l u k, hiçlikle dolu bir zihne verilebilecek en iyi isim. Ölümü düşlemeyi bıraktığında hayata sıkı sıkı sarılıyor. Hayat tarafından dostça karşılanıyor, “Sorun yok” diyor “gelen eski bir dostumuzdur.”
Keskinlikle karşılıyor onu gözleri, ince bir bakış ile - çok ağırlaştırmadan sessizliği. Gökyüzünde yoğunlaşan birkaç göz yaş oluyor, dönüşümlerinde damlıyorlar yere. Havanın eşsiz başkalaşımları tanıklık ettiği. Gülümseyen bir yüz O’nu çekip alıyor karanlığından, başka bir aydınlığın karanlığına. Sarmaşıklar her yerdeler, dışarı doğru uzayan kökler gibi. Gökyüzünü bir uçtan öbür uca sarmışlar, onları çevreleyen duvar karalamalarla dolu. Bir sürü anlamsız sözdizimi. Kanaması dindiğinde o da başka bir düşe geçecek, şimdilik duruyor.