Rosalie'ye


sızımı dindirdiğin, kaçak olan ve sadece bana birkaç asır, dünyaya birkaç gün olan gizli ibadetimi gel al

iade ediyorum bende bıraktığın huzuru, iade ediyorum o günleri sana ve unutmak, uyuşmak isteyen gövdeme

ben artık bu ağrıyla, yükle adım atacak takati bulamıyorum ruhumda

ben artık benle vedalaşsam ya senin de yaptığın gibi

ben artık beni bıraksam ya, bir okyanusta, aynen böyle


-peki senin yönteminle öldürelim


ben artık bu ağrıyla, yükle, kelime edecek takati bulamıyorum ruhumda

manik kelimeler gelse de aklıma, not defterimi kana buladım

yazı yazacak bir boş sayfam yok artık

depresif kelimeler gelse de aklıma, senden başka bir sen yaratacak tanrı'm yok

ben bu yüzden senin de yaptığın gibi terk etsem ya beni

bir sigara dumanıyla boğulurken ruhum şad olsa ya da olmasa

ne fark eder sevgilim

dünya benden çok daha büyük ve toprağım zaten bol

inanmazsan aynada yere düşmüş ruhuma sor

ihtilal yanıt verecektir. yaktığın heykelin gardı düştü, bilekleri kesildi,

oyulan bir heykeli bir daha oydun sen

bundan böyle ben, bundan böyle bir ilkbahara daha dokunmayacağım

sen de dahil


-bir zıvanayla girip ciğerime ruhun sağanak bir dumana sokulacak sevgilim

sen toz toprak olacaksın, bol olsun olmasın


sanki teğeti dün öğrenmişim gibi, bir kara tahtada lakin inanmamışım gibi

bir cisim bir cisme neden yalnızca bir noktada değsin ki?

değdiği noktada ikisi de aynı mıdır, aynı kişi midir ikisi de?

ah tanrı'm bu denli hüzün

ah anne bu denli keder

ben çarpım tablosunda ezberlemeyi bırakıp yokuş aşağıya bir uçuruma gitmeyi yeğlerdim bu hayatı

şimdi her şey parça parça, sayı sayı, ölüm ölüm diriliyor zihnimde

ben bu kaderi böyle olacağını bilseydim bir kumar masasında, giyotinine zar atardım ölmek isteyen bir diğer yağmurla

ah anne affet beni

ben ki kederimi eve taşıdım ve yordum yaşayan tüm yanını

benim toprağım da bol olmasın artık ne fark eder

ben zaten doğduğum ilk an ölüymüşüm

tanıma uymamış, kurala uymamış, kritere uymamış

ölü yaşamışım

ben dünyayı sevgilim sen beni teğet geçmişsin

bir daha olmasın


sızımı dindirdiğin birkaç asırlık bu kanlı tarak için, birkaç asırlık bu huzur için minnettarım, kızgınım, kırgınım, sızlarım

yalnızım, kış güneşiydin, ay ışığıydın, tepetaklaktım yüzümü dünyaya çevirdin, yüzümü yüzüne çevirdin

iki elinin arasına aldın beni, tanrı'ya çevirdin

tanımaz beni tanrı sen de orada bildin, öğrendin

iki elinin arasındaki kalbime bir uğur böceği gibi kondun,

uğur böceği mutlu sanırken sen ona uç uç böceğim diye bir sela okudun

kalbim, uç uç böceğim, ruhum şad olmasın, toprağım bol olmasın


-kalbim girer bir anda şatoya diye yazar shakespeare


kalp konuşmaz, sızıdan başka hissetmez, ateşi cürmüm kadar yer yakar, kanasa bir elle tutulamaz, hassastır, çok sayıda ölecektir

kalbi, ölümü yaratan melek mi inşa etti tanrı'm?

kalbi, ölümle bu hayatı mutluluğa taşıyan melek mi yarattı?

ki öyleyse delip geçerken kalp bedenin şarkını

bir zıvanada bir türküyle Anadolu köyünde, dağlara karşı

bütün bir insan olamayan ayın boşluğundaki kedere tutunalım

salınalım, salıncak kuralım ve kalp konuşmaz, kalbe atalım

yüzüm gözüm kan zaten bin asırdır

durup bunu birkaç insana anlatalım, soluklanalım


-en kaba tabiriyle ölümü suladın sevgilim,

senin yönteminle olsun

acı var olup hissedilmeyene his verecektir

var olanı hatırlatacaktır


ben öldüm sevgilim, binlerce kez öldüm

hayatımı anlatsam roman olur diyenlerden değilim

anlatacak tek kelimem yok

ben artık bu ağrıyla, yükle adım atacak takati bulamıyorum ruhumda

bak dağlar karlı ve buzlu, bak ovalar ve cesedimiz için toprak bol

senin yönteminle olsun

ruhum şad olmasın, toprağım bol olmasın

kısa sürdü bana asırdı, geçti gitti

bir ilkbahardı vedalaşamadan yazı görmeden eylüle döndüm

yaprak döktüm ama yine de şad ol, sağ ol