siyah çatıların üzerinden

her adımda irtifa kaybeden vertigoyla

şehrin üstüne bulut gibi çöküyor sessizlik

aradığım yer burası mı?

zafere ulaşacak askerler bunlar mı?

hani nerede silahının süngüsü?

bu çalan, saçlarından kente dökülen

gözlerinin hazin türküsü mü?

o halin ne öyle?

kıpraşma öteye yahut beriye

farz kılınmıştır sana yazılacak satırlar

aynı çakırlıkla yaşanacak kahırlar

mevcut sükûneti çiğnemiş haykırışlar

yaşım hayli ilerlemekten şikayet ederken

tavanla arama bir zincir çekip

gözlerini karadan yürütmenin nidalarını

şehre dinletmekteyim

parmak uçlarımla kenti kolaçan edip

mevcut düzene alışma sürecindeyim

1 gün, 1 hafta, 1 ay

ya yoksun ya da yoksun

kafamı nereye çevirsem hep öbürküsün

kaçmaya yeltendiğin korkularınla

ne ilksin ne de sonsun

tuhaf geliyor bu kent gayriihtiyari

söz gelimi ne zafer kazanır bir asker

ne de sen bir türkü olur söylenirsin

ya ben kaybederim

ya dilimden sen dökülürsün