yaraları sağaltan türkülerin bağrından bir infial uyanıyor
bu mısralar o infialin suç ortağı olmalı
diyorum ki ölüsü çirkinleşmiyor çocukların
hepsinin kanından bir pay âdem’in ilk oğluna
ikinci oğluna güzelliğinden.
benim sabah-ı şerifle boyanan duvarlarım vardır
annemin gece uyanıp dili damağında Allah deyişi
çift tesbihle saldırışı kâfir nefsin üzerine
hadi ben çocuklara bir yara göstereyim annemin bilmediği
altı çeşit maskesi olan adamlardan korkmalı çocuklar silahlılardan değil.
altı çeşit maske kandırılması gereken altı adam demektir
kandırmak çok demokratik bir eylemdir.
hadi ben çocuklara bir doğru söyleyim hiç duymadıkları
kırk gün yas bekleyim başlarında
himmet eylesin ulular pirler başlarımıza
bu mısralar ya sadaktan çıkmalı ya kından
bilirim bir mısra kureyşliler’e kafalarına inen bir oktan daha ağır gelir
bilirim ancak bir süfyanî korkar şairin kudretinden
hassan bin sabit’in dilinde bir kılıç
benim sırtımda kocaltan bir yük
nasıl emrolunduysam, nasıl yaratıldıysam öyle.
gülüyorsam nasıl, ağlıyorsam böyle, tam böyle işte
bir savaşla sığınıyorum rahmetine Allah’ın
dergâhta Allah, sokakta dünya bâki dedikçe
müşterilere iman edenler elbet ölmeyecekler
şimdi sen yine vur hıncı kafalarına kafalarına
sök yerinden sakladıkları kokuşmuş yüreklerini
çaldıkları putlarla beraber gâvurun tohumundan
göm elinde kireçle birlikte yetmiş kat altına yerin
çok yıldızlı bayraklar arasında sarı çiçeğe soru soramazken
ne başındaki çuvallar çürüdü ne de kanı kurudu ölenlerin
durma, geç bir kez daha kuyulardan, kuytulardan
kenetle gözlerini ağız dolusu kahkahalar üstüne, tiksin.
memleketin ahvâlinden sorduklarında sana
bağrında duran incirlik hançerinden bahset
ya söküp atacaksın ya batıracaksın kalbine kadar