Saat 6.54. Dünya yeni bir güne daha uyandı. Yaşadığımı hissedebildiğimi yüzüme vuran rüzgâr yavaş yavaş yerini turuncu renklere bırakıyor. Yine hiç uyuyamadım. Akıp giden zamanı yakalayacak gücü bulamıyorum kendimde. Çivilendiğim gri koltuğumda her gün güneşin uyanış saatini bekliyor ve her gün yeniden uyanmamayı diliyorum.

 

7.32. Kahvaltım damarlarımdan sessizce akıyor, hissedebiliyorum. Gözüm yine haberlerde. Rusya, uzaya insansı robot göndermiş. Altta uzunca bir yazı akıyor ama gözlerim görmekle görmemek arasında, kararsız. Kızımın gözü de haberlerde olacak ki hemen çocuksu bir heyecanla “Ben 4. sınıftayken yaptığımız uzay gemisi maketini hatırlıyor musun?” diyor. Hatırlıyorum. Ölüm gibiydi. Hepsini kendim yapmıştım. Bütün ödevleri ben yapardım zaten. Çoğu zaman hoşnutsuzluğumu ve sıkkınlığımı belli ederek hem de. Ama o, tüm huysuzluğuma rağmen hayranlıkla izlerdi beni. Minik elini çenesinin altına koyup başını hafifçe eğer, gözleri yaptığım her şeyi kaydeder gibi bakardı. Her şeyi doğru yaptığıma, dünyanın en iyi insanı olduğuma inanırdı. Beni hak ettiğimden daha çok sevdiğini düşünürdüm hep. Hala gözleri aynı bakıyor. Sevgisi, merhameti bazen ona karşı öfke duymama neden oluyor. Yanımda olmasını, bana o gözlerle bakmasını istemiyorum. 23 yıl geçti, belli ki dersini almamış. Hala benden iyi bir insan olmamı bekliyor.


13.12. Güneş kafamdan aşağı boşanırcasına yağıyor. Bana inat bu kadar tepeye çıkıyor biliyorum. 32 yıldır yanımdan ayrılmayan eşim Nalan da her öğlen benimle güneşin hapsinde. Her seferinde kafasını hafifçe yukarı kaldırıp gözlerini kapatıyor. Güneşin yüzüne dokunması gerçekten hoşuna mı gidiyor, yoksa kendini bir şeyler söylemek zorunda hissetmemek için mi gözlerini kapatıyor bilemiyorum. Gözlerim yüzüne değiyor. Uzun zaman sonra ilk defa yüzünde geziniyorum. Yaşlanmış. Yüzüne kırışıklıklar hücum etmiş. Yılların yorgunluğu derin yaralar açmış. İnce ince yoğun bir karmaşa var çizgilerinde. Bir tek dudağındakiler aynı... Gülünce gözleri kısılırdı, dudağının kenarında üç çizgi oluşurdu. Yıllarca gamze olduğunu iddia etti, ben de tam aksini... Artık hiç gülmüyor. Düşünüyorum da ona hiç onu sevdiğimi söylemedim. Ama hala yanımda. Burada, güneşin altında onu izlediğimin farkında, belki de hiçbir şey hissetmeden ortak bir paydada buluşuyoruz. Hayatsız bir hayat.


17.09. Akşam yemeği vakti yaklaşıyor. Günün bitmesine az kaldı. Nalan yeni bir şiir kitabıyla geliyor. Her akşamüstü yemeğe kadar şiir okuyor. Başlarda bana okuduğunu düşünürdüm. Sonradan fark ettim, şiirleri sesli bir şekilde kendine okuyor. Geceleri duvarın kenarındaki yuvarlak masada telefonunun ışığında bir şeyler yazdığını görüyorum. Anlatacak neyi var ki? Anlatmayacağı çok şey olduğu kesin. Herkesin hayallerini süsleyen aileyi veremedim ona. Kokusunu içime çekmedim, yollarına çiçekler dizemedim. Gerçeği verdim. Gerçeği paylaştık. Saf mutsuzluk. Ben ona mutlu olma sözü vermedim. Kendi içimde hissedemediğim bir şeyi ona veremezdim.


22.48. Yatma vaktinin geldiğini hissedebiliyorum. Kapının ağzında durmuş benden onay bekliyorlar. “Evet” dercesine gözümü sıkıca kapatıp açınca gri koltuğumdan iki çift el yardımıyla tekerli sandalyeme oturtuluyorum. Oradan da doğruca yatağıma. Adının Ceren olduğunu düşündüğüm yeni mezun genç kız, 4 yıldır kimsenin inanmadığı “Bugün daha iyi gördüm sizi, gelişme kaydediyoruz.” başlıklı motivasyon konuşmasını yapıyor ve serumları kontrol ettikten sonra üstümü örtüyor. Ceren’i seviyorum. Acıyan gözlerle bakmıyor bana. Yüzünde genç olmanın verdiği anlamsız mutluluk var. Gülümsemek istiyorum ama yapamıyorum. O ne yapmaya çalıştığımı anlamış olacak ki anlamsız mutluluğundan bir parça da bana vererek yüzüne içten bir gülümseme yerleştirip odadan çıkıyor.

 

Saat kaç bilmiyorum, her yer çok karanlık. Yine uyuyamadım. Yorgunum, vazgeçmeye bile yorgunum. İçim sızlıyor, biliyorum. Sızıyı hissetmek istiyorum ama hissedemiyorum. Bedeninden sıyrılıp göğe ulaşamayan bir ruh gibi cennetle cehennem arasında sıkışmış bir yerdeyim. Her gece aynı dileği, ruhumun kurtulmasını dilerdim. Bu gece 4 yıl sonra ilk defa farklı bir şey diliyorum. İyi bir insan olmayı… 






13.03.2019