Sevmeyi ve sevilmeyi hep tozpembe hayal ettik. Bize ne öğretildiyse onu kodladık kendimize. Kimisi saçından sevildi, metrelerce uzattı, kimisi yalnızca bir ayakkabıyla buldu sevdiği kadını. Elma yiyip öldü, sevdiği adamın dudaklarında yeniden hayat buldu bir tanesi. Sonra büyüdük, gerçekler birer birer çarpmaya başladı suratımızın orta yerine. Uğruna metrelerce saç uzattığın adam hançer gibi sözleriyle, ağlayarak saçlarını kesmene sebep oldu. Ayakkabını alıp diyar diyar gezen adam bir adım dahi atamayacak kadar kırdı ayaklarını ve gördük ki asıl zehir elmada değil. Büyümenin ezici ağırlığı, gerçeklerle yüzleşmenin dayanılmaz yükü bindi omuzlarımıza. Masallar masal kalmalı, gerçekler kabullenilemeyecek kadar acı.