Koyu bi sohbet başladı gün batımında hüzün ve huzur kolkolayken gökte. Sıcak kahvesinden bi yudum daha aldı ve hayır aynı şey değil diye açıklamaya koyuldu kadın. Yalın heybetli bi sözcük. Sanki yüklerini fırlatmış özgürleştirmiş gibi kendini; yalın olmak tekelindeymiş gibi. Seçim gibi bi bakıma. Üvey kardeşinin aksine. Geride bırakılmış olan üvey kardeş yalnızlık.. Belli ki heybesinin ağırlığıyla çakılıkalmış olduğu yere. Dizlerinin bağı çözülüvermiş öylece; seçememiş. Yalınlık hürlük gibi tınılarken kulakta yalnızlık pranga. Şey gibi tam da karavanda yaşamayı seçmek ve minibüste yaşamak zorunda olmak gibi dedi kadın. Fark çok açık değil mi? Sosyal izolasyona da böyle kılıf uydurulduğunu sende görüyorum diye güldü hafifçe adam. İkisi de aynı aileden yorum farkı ruhla ilgili hepsi bu. Belki temelde öyledir ama kolektif bi algıya sahip değil miyiz yalnızlığın kötü olduğuyla ilgili? Diye sürdürdü kadın. Bi düşünsene.. yalın olmak gücü temsil eder gibi oysa yalnız olmak çaresizce.. yalınlık tazminat alabiliyor da yalnızlık yaka paça kovuluyor gibi dedi adam. Gülüştüler gün ufuk çizgisinden göçüp giderken.. Bak dedi kadın güneş yalın biz yalnız..