yalnızlık zuhur ettikçe
böylesine acımasız
yaşa fiili yük kaçıyor
elmacık kemiklerime
yorgunum
göç etmeye erinecek raddede
yılgınım
köşelere pusmuş çocuk küsüşüyle
hikayemin başı sonu
nerelere gider
bu urgan kaç düğüm daha
kaldırır, bilemem
akşamıma çöken garabetler
ya rab, tevbem fayda etmez
sabahıma çöken illallahlar
yar rab'tan medet bilmez
kimsesizlikler
çatık kaşlar
yaşam arbedesi
sevgi hasreti
yılllar gelmiş, geçmiş
kasabamın uğultuları
sadece poyraz ıslıkları
omuzlarım perdeli
sabahları aynı topraktan çıkmak dert olmuyor artık
lakin, soğuk bir topraktan zemhere çıkmak dert olmaz zati
ruh bedenden firar
ılık bir akşam yemeği sofrasına
özlemim.