kürek kemiklerinde bir mazgalla yaşamaya benzemez bu
altın kaseden fışkıran eller seni ölüme çekmek istiyor
ve bu evcil hayatın doğusunda
leylaklanarak vahşileşmeye doğru çiftleşiyorsun
bir ejder, bir çiyan, bir şimşek
sürüklenerek bacaklarından arınıyor
sırtında cehennemi taşımaktan beter bu
ormanı kaybetmiş bir aslandan daha kötüsü varsa
ormanı parçalamış bir aslan olsa gerek
ayaklanmak geliyor sanki memlekete
öyle bir yalnızsın ki orduların içinde
sanki yalnızlığı icat etmişsin
dudağının kenarından gülümsemek akıyor kucağıma
kucağıma akıyor şişlenmiş bir saltanat
ben uyutmak için seni koynumda
gagalanmaktan sureti darmadağın gökkuşağının
damarlarından birini ağzıma alıyorum
ne büyük yalnızlık bu ah!
paspal bir sürünün lideri ilan etmiştim kendimi bir gün
ikinci gün lider diye bir şey yok anladım
gölün bir ucunda sen bir ucunda ben
ayak basmadığımız tek toprak birbirimizin iklimi
şeytan tırnağını kaldırmıştım yalnızlığın bir gün
ikinci gün şeytan benmişim anladım
öksürükle geçen bir ömre benzemez bu
ah bu yalnızlık!
sanki hülyalar pekişiyor göz pınarımda
sanki sen doğuruyorsun beni yeniden
ölümün ortasına.