Miadı dolan bir yalnızlıktan inerek şehrin göbeğine

hangi öğretiyi vereceğimi öğrendim düşkünlere

asamı yere atmaktansa vuracakmışım sulara

suları ayaklardan göğe çıkarmakmış vazifem

zemini yüzüm bilip yıkamakmış her sabah

hangi şeyden arta kalansam onu söyletirim dile

yer aranmalıdır derim kavramların ötesinde

henüz aşka ve sevgiye, acıya acemiyim

eritmek için değilse niçin var göğsümdeki tabiat


kendi yangınımdan geliyorum

hiçbir şeyi daha iyi bir hâle getirmek için

bunda gariplik ve çok yücelmiş akıl ne arar

ve ilanihaye söylenmişse üstünlüğü yüzlerce yıl

bırakın, bilmemekten değil midir hep yalanlar


envai yaftadır süregelen ve bunu

vecdin ortaya çıkışı diye duyuran alamet nedir

sorarak geçtim, önemsiz kılındı karşımda hepsi

arandım giz dolu rüya diye karşılık bulunanı

yiten, insanın doğayla arasındaki ahengi midir


ellerimi, havsalamı, kalbimi yokluyorum

söz geçirmez zırhlar kuşanmış bir halka karşı

ama doğrusu kurşunlar sivriltmekmiş efdal olan

eğer eğilecekse boyun bu kendisine olmalı diyorum

yoksa başka ne işe yarar ezberlemek bu kavramları


yöntemleri ve baygın tadıyla aşkı sunmak değil

biraz gerçek sunmak ağız birliğine varmışlara

göğüslemeli kendi ritmini bulmanın şevkini

kötü sevgiden çıkmalı diyorum arşlara

ve âlemin özünde bulmalı kendini