İnsan isimli varlık ne kadar karmakarışık ve olağanüstü yaratılışa sahip olduğunu her fırsatta gösteriyor. Onu anlamayıp hayatı zorlaştırdığı için kendi varlığına küsen de bir felaket durumunda aynı varlığın bütününe sığınan da yine kendisi. Bu gece bir yangınla başlayan limbik alarmların, bizleri bir arada tutan can korkusunun ve varlığından tiksindiğimiz kendi varlığımıza muhtaç oluşumuzun gecesi. Başından orta dereceli deprem geçmiş herkesin bildiği bir gerçek vardır; o an için yapabileceğin tek şey güvenli bir yer aramak ve yardım edilmesini beklemektir. Birileri gelip seni kurtarsın, her şeyin yolunda olduğunu ve olacağını söylesin istersin. Bu kadar, gerisi beklemekten ibarettir. Seni o an ki felaket halinden kurtarabilecek yine senden birileri. Günlük hayatında belki de lanet ettiğin birileri.

Sen elinde telefon, ellerin zangır zangır, ciğerlerinden solumayı unutturacak bir telaş, tuşlamaya çabalarken 110'u; anlarsın ne kadar savunmasız, aciz, muhtaç olduğunu insanlara. Sen asla tek var olmadın, ilk var edildiğinde dahi tek değildin.Tek olamazsın çünkü, yetmezsin kendine, muhakkak birileri olmalı etrafında, yakınında. Sana sen sıfırken yardım edebilecek birileri olmalı. Muhtacız biz birbirimize. Bütün bir hayat birbirimizle geçiyor ve artık birilerine yardım etmeyi gönüllü yapacaksan tek olamayacağını idrak et. Sen birileri için varsın ve yine birileri senin için var. Belki bugün yanan senin dairen değildi, belki bugün kapısı sıkıştığı için enkazın ön koltuğunda iki buçuk saat kurtarılmak adına feryat eden sen değildin, belki bugün daha yaşına girmeden hastane odasında çaresizce bekleyen Sude'nin annesi de değildin.

Ama olabilirdin. Hem de öyle bir olabilirdin ki kimse garipsemezdi, sen bile. 

Her şeyden öte bir can var, ve onu kaybedeceğimiz gerçeği. Bu nasıl olacak bilmiyorum, kimse de bilmiyor fakat bildiğim bir şey var, nefesim kadar yakın bana. Her an benimle aslında. Ruhumla bir belki de, işlenmiştir hatta bir kenarına ölüm de.