Yine aynı kötücül düşler. En ufak düşme eğilimini bile kaçırmayan o kara gölge. Aynı hırkaya sarınmış, aynı ışığın altında yazıyorum bu bitimsiz hisleri. Herkese bir çark verilmiş gibi. İnsanlar hep aynı acının etrafında turluyor. Döngü bu, süregelen ve can yakıcı. Hayat herkesi başladığı yere geri döndürüyor. Uzak şehirlerin iki adım evlerinde de yaşasan, sayısız insan yüzü de tanısan, sildim sansan geçmişini ama o orada duruyor da olsa, bıraktığın iklime geri döndürüyor rüzgâr seni. Gittiğin yerde solarsın diye belki, belki de güneşi bir kere görürsen aslının sert ikliminde yeşeremeyeceğin için, bilemiyorum sen seç. Her ne olursa olsun rüzgâr kaçınılmazdır. Saklandığın en sağlam duvarın bile penceresindedir uğultusu. Öfkeli, senden ve daha birçoğundan alacağı var gibi sarsar bedenini. Durup gözlerini kapaman gerekir o toz bulutunun içinde. Yürümene, ilerlemene izin vermez. Dur ve düşün buraya nereden geldin, hangi acıdan, hangi sancılı yok oluştan? Birkaç saniye yeter tüm bunları görmek için. Gözünü açtığında aynı yolun üzerindesindir. Anlamsızca yürürsün, sorgular bakışlarla. Gideceğin evi sahiplenemezsin ansızın; yüzünü güldüren, yanında olan kimse yakının gibi gelmez. Kendini hissedersin çokça, istemediğin kadar çok. Sayısız gecelerce ele geçirir seni tüm bunlar. Bedenin fazlalık gibi gelir yatağın içinde. Sağın soluna karışır, nereye dönüp uyuyacağını şaşırırsın. Rüyaların da kaybeder yönünü. Bölük pörçük ve sisli. Sonra usul usul bırakır boşluk ele geçirdiği bedenini. Hayatın içine salıverir yeniden. Döngü yine aynı döngü. Huzursuzluk hiçbir zaman terk etmez tümüyle içini. En hazırlıksız olduğunda gafil avlar yeniden, bir kez daha ve sayısız kadar çok defa. Hayat çünkü; yalnızca hafife alınca üstesinden gelinebilen ancak güçsüz bırakana dek düşüren ölümcül bir savaş. Hayat, nihayetinde koca bir yanılgı, dönüşümsüz kırgınlık.