Uyandı. Ama kalkmak istemedi yataktan. Bir tarafa dönüp bir daha uyumaya çalıştı. Başaramadı.


Ayağa kalkıp rafa doğru gitti. Kavanozlardan dolu olanı eline alıp içindeki yaprakları karıştırdı. Kavanozu yerine koyduktan sonra dolu olmayam kavanozu aldı. İçinde yalnızca bir yaprak vardı. Çıkardı, uzun uzun yaprağa baktı ve yeniden kavanoza koydu. Kavanozu da rafa koydu. Dönüp sandalyenin üzerinden sigara paketini aldı ve pencereye çıktı. Bir sigara yaktı. Dışarıyı izlemeye başladı. Komşusu ve aynı zamanda ev sahibi olan Mehmet Amca'yı apartmandan çıkarken gördü. Daha önce ayırmış olduğu kira parasını vermek geldi aklına. İçeri girip rafın yanında bir çekmeceyi açtı ve paraları çıkardı. Parayı saydıktan sonra çekmecenin üst tarafına koyup banyoya gitti. Duş aldı, dişlerini fırçaladı ve çoktan kurumuş temiz elbiselerinden giydi. Aynada son defa kendine baktıktan sonra parayı alıp kapıyı açıp kapatmadan üst kata çıktı. Kapıyı çaldı.


Kapıyı açan Sevim'di. Sevim, Mehmet Amca'nın en küçük ve yanında yaşayan tek çocuğuydu. Kapıda Cemil'i gören Sevim:


-"Hoş geldin Cemil" dedi.

Cemil, merdivenden çıkmaya zorlanmış gibi görüntü vererek, nefes nefese:

-"Hoş buldum Sevim, nasılsın?" dedi.

-"İyiyim Cemil, sen nasılsın? diye cevap aldıktan sonra

-"Teşekkür ederim. Mehmet Amca yok mu? kirayı getirdim." dedi.

-"Babam az önce çıktı. Bana verebilirsin kirayı Cemil." dedi Sevim, biraz gülümseyerek.

Cemil ceplerine koydu elini ve bir cebinden paraları, diğer cebinden de bir yaprak çıkardı. Sevim'in yaprağa bakıp tebessüm etmesiyle Cemil, yaprak ve paraları beraber uzatarak

-"Sevim bu kira parası. Bu yaprak da senin olsun. Sahiplen bu yaprağı ve sevdiğin, kıymet verdiğin birine ver. Çaresiz kaldığında bu yaprağı yaksın." dedi.

Sevim biraz şaşırarak paralar ve yaprağı aldı. ve kafasını kaldırıp

-"Çaresiz kaldığında yakacak... tamam da çare mi olacak bu yaprak?" diye sordu.

Cemil gülümseyerek

-"Belki olur, ne biliyorsun" dedi.


Sevim, yaprağı kabul edip teşekkür etti. Cemil aşağı indi, Sevim kapıyı kapattı. Paraları bir sehpanın üzerine bırakan Sevim, yaprağı odasında küpelerini koyduğu bir kutuya koydu. Bir süre salonda oturup yaprağı kime vermesi gerektiğini düşündü.


Cemil eve girip biraz salonda dolaştıktan sonra ceplerine bi şeyler doldurup Salih'i arayarak çıktı apartmandan. Bir an kapıda Mehmet Amca ile karşılaşınca telefonu bi yanda tutup

-"Mehmet Amca nasılsın?" diye sordu.

Mehmet Amca gülümseyerek

-"İyi oğlum iyi, sen nasılsın" dedi.

-"İyiyim Mehmet Amca, size çıktım yoktun. Kira parasını Sevim'e verdim ben de" dedi.

-"İyi yapmışsın oğlum, sağ olasın" dedi Mehmet Amca

Cemil gülümseyip bi an

-"Bir isteğin var mı?" diye sordu.

-"Yok oğlum yok, siz iyi olun yeter" dedikten sonra Mehmet Amca apartmana, Cemil de dışarıya doğru yürüdü.


Telefonunu tekrar kontrol eden Cemil, Salih'in aradığını gördü.

-"Efendim Salih"

-"Yanlışlıkla mı aradın sen"

-"Hayır ya, tam seni aradım Mehmet Amca'yı gördüm. Kusura bakma. Neredesin, ne yapıyorsun?"

-"Evdeyim, daha çıkmadım ben. Refik'le konuştun mu hiç?"

-"Hayır. Yanına gideriz diye düşümdüm sen gelsene"

-"Ben geliyorum da Refik'i biraz yalnız bırakalım diyorum ben. Çok üzülmüştü, bizim işlerin peşinden koşmasın. Bir de bugün inşallah yaprak falan yanmaz."

-"Ya salih niye öyle diyorsun ya, zaten çok yaprak kalmadı"

-"Tamam tamam, ben parka doğru geçerim orada ol sen de."


Cemil parka doğru yürüdü. Yürürken burnundan derin derin nefesler alıyordu ama hiçbiri bir işaret olacak kadar tılsımlı olmamalıydı ki Cemil, aynı tempoda yürümeye devam ediyordu.


Sevim, üzerini giyinmiş, hazırlanmış bi halde apartmandan çıktı. Telefonla bir dakikadan daha az konuştuktan sonra hızını biraz daha arttırarak yürümeye devam etti. Bir süre yürüdükten sonra tekrar telefonunu eline aldı ve bir mesaj attı. Bir otobüs durağında bir süre bekledikten sonra bir otobüsten inen bir arkadaşına sarıldı.


-"Hoş geldin Ferah, nasılsın?" dedi.

-"Hoş buldum Sevim, ne oldu neden acele çağırdın"

-"Oturalım bi yere anlatacağım sana"

-"Tamam, korkacak bir şey yok değil mi?"

-"Hayır yok."


Sevim ve Ferah, biraz cadde kenarında yürüyüp bahçeli bir kafeye oturdular ve Sevim yaprağı çıkarıp olanları anlatıp Ferah'a doğru uzattı. Ferah, yaprağa biraz baktıktan sora alıp çantasının bir gözüne koydu. Ciddiyetle Sevim'i dinledi. Yaprağı kabullendi. Olanları anladı ve ciddiye aldı.


Sevim ile Ferah evvelden birlikte fal, büyü gibi konuları çok konuşup dikkate aldıkları için Cemil'in verdiği yaprağın da tılsımını kabullendiler. Hatta birer kahve içtiler ve Sevim Ferah'ın falına baktı.


...


Cemil, Parka vardı ve bankta oturup bir sigara yaktı. Sigarası bitmeden Salih geldi. Cemil, Salih gelir gelmez

-"Gel Salih, gidip kahvaltı yapalım"

-"Dur oğlum şurada biraz soluklanayım" diyip banka oturdu.

Salih, Cemil'e göre daha kilolu ve cüsseliydi. Sigara da kullandığı için sürekli bu gibi durumları yaşıyordu.


Bir süre oturduktan sonra kalkıp kahvaltı yapacak bir yere doğru yürüdüler. Cadde üzerinde bir börekçiye girip çay ve börek yiyip bi süre Refik'in durunu konuştuktan sonra börekçiden çıktılar. Cemil'in evine doğru yürüyecekken Salih, caddede Ferah'ı görüp seslendi.

-"Ferah!"

Sese doğru dönen Ferah, Salih'i fark edip yanlarına doğru yürüdü. Ayaküstü Salih ile çok kısa konuşup vedalaştıktan sonra caddesen yürümeye devam edip durağa yaklaşmakta olan otobüse binip gitti.


Ferah'ın gitmesiyle Salih

-"Ferah'tı bu. Benim liseden arkadaşım. En az 5 senedir görmüyordum. Burada denk geldi." dedi.

Buna karşın biraz düşünen Cemil,

-"Bana hiç yabancı gelmiyor, hatta daha önce gördüğüme eminim ama nerede gördüğümü hatırlamıyorum" dedi.


Salih, lisede sessiz sadasız bir çocuktu. pek çok kimse bilmezdi ki şu yaşında da bu durumdan pek farkı yok gibiydi. Çok arkadaşı yoktu. Ferah ile de durup daha uzun konuşacak bir samimiyeti oluşmamıştı.


Cemil, zihnini yoklayıp Ferah' ı nerede görmüş olabileceğini düşündü ama bir sonuca varamayınca düşünmekten vazgeçip Salih ile beraber caddeden eve doğru yürümeye başladı.


Cemil, yaprağı teslim alan birinin yüzünü ilk defa görüyordu ama Ferah, ne yaprağı yakmıştı ne de Cemil'in bu durumdan haberi vardı.


Cemil, yaşadığı eve taşındığının ilk günü görmüştü Sevim'i, ve Mehmet Amca'nın kızı olduğunu da aynı gün öğrenmişti. Ona karşı içinde daha yakın olma isteği taşısa da bunu asla söylemiyor. Hatta çoğu zaman da üst katında Sevim'in yaşadığını unutuyordu. Cemil bu sırrın peşindem koşmaya başladığı günden bu yana yemek içmek dahil hiçbir işini bu sırrın önünde görmedi. Bu sır ile uyuyup bu sır ile uyandı. Tek bir şifreyi çözebilme çabasında dahi günlerce uykusuz ve aç kaldığı olmuştu. Ama ne yazık ki Cemil'in yaptığı tek iş yaprakları sırrın kuralına göre dağıtmak oldu. Daha fazlasına gidemedi ve daha fazlasını bilemedi.