Kendimi duygusal bir aşk filminden ağlayarak çıkıyormuş gibi hissettim. Fakat daha önce hiç aşk filmi izlememiştim. Bazen neden hiç sürükleyici rüyalar görmüyorum diye düşünürüm. Düşünürüm yine de hiç rüya görmem. Daha önce hiç rüya görmedin, hatırla derim kendime. Bir gün eğer rüya göreceksem sanırım annemi görmek isterdim. Annem eminim gülen insanlar arasında en güzel gülen yüzdür. Saçımı topladım. Fakat bu kendimi duygusal bir aşk filminden çıkmışım gibi hissetmemle ilgili değildi. Yarama basacak tuz aradım, masada duruyordu.

Masada bir saat, saat beni bile çeyrek geçmiş. Hangi zaman hangi kahveye varsam babamı orada görmem. Babam, derin bir uykuda annemi görmek istemiş olacak ki masadaki saatin altında bir mektup var. Okuma yazma bilmemeyi dilerdim. Masa büyük. İçimdeki kırıkların sorumlusu değil hiçbir şey. Ben uyumak istiyorum.

Denizde yüzmeyi bilmiyorum ayıp mı bilemem. Yüzmeyi bilseydim boğulamazdım iyi ki bilmiyorum. Ben bir deniz olsaydım boğmazdım yine de kimseyi. En çok da anneleri. Bir çocuk olsaydım dizlerim kanasın isterdim. Kalbim değil, dizlerim. Ben denize girip uyumak istiyorum. Ben annemi rüyamda görmek o mektubu yakmak istiyorum. Anne, affet.