Ben bir çocuktum
o ise yaralı bir peygamber.
çarmıhına kendi çivilemiş ellerini
vazgeçmiş sonra ölmekten.
Ey yenik kudret
Ey çölsüz kum
Ve yanmış toprak
ve sönmüş ateş,
hülasa kayıp kervan.
Sularda kıpırtı yaratmayan kanlı asa
ferini kaybetmiş göz
içinde kum fırtınası
batıyor.
batıyor.
batacak.
çocuktum ben
O bir yaralı peygamber.
yaralarından görünmüyordu yüzü
hırkasız, postsuz ve ağaçsız
yalın ayak
tutuşmuş çölün ortasında
elleri semadan uzak
elleri bin yıllık kuyuya tırmanarak
açılmamış duaya.
hiçbir surete.
kemiksiz elleri.
yığın yığın kuş sürüleri
ve küller.
ha aktı ha akacak.
gitmez yol
sürmez iz
varmaz bacak.
nerede bir mağara sığınacak?
Ben çocuktum daha.
O, devrik bir peygamberdi
kıyamete yakın
keramete uzak.
helak olmuş ruh
suskun çehre.
ve batık cisim.
veryansın et.
alemlere ne için geldin ey meçhul?
hangi Tanrı sevdi seni?
hangi kitapta geçti adın?
hangi vahyin kehanetidir kapına yapışan.
sıkışan,
sıkışan.
sıkışan.
göğüs kafesinde ölü ebabiller
Uzakta,
çağ kadar uzakta
küllerinden ölüyor babil kulesi.
ey ışığın içine doğmuş karanlık
belirsiz siluet
Yorgun gölge
tebliğ yok sayfalarda
Rahmimden seni doğuracak.
ben çocuktum daha
O yaralı peygamberdi
ne çok yarası vardı.
Gözlerinde kurumuş tuz
kanlı çapak.
keraat vakti lirik bir sur
vakt-i saadettir
öfkeli çakallar uluyacak.
o bir yaralı çocuktu
bense peygamberdim.
yorgundu
yorgunduk.
bir ses bir yankı bekledik dağlardan!
Ki şefaat etse kavmimiz,
asırlarca uyuyacak.