bi' yer var, kayıp bütün tabelaları
sokaklarında insanları sahte, kirli parmaklı
duygusuz bakışları, anlamsız gelgitleri, gıcırdayan metroları
bi' yer var, diş ağrısı gibi zonklayan, özleminin sızısı
kapıları kedere bitişik, duvarları kırmızı
bir de yetmezmiş gibi çakma kokuyo' rakısı
bi' yer var, iğrenç, lanet
ağlamaklı
bulutları, kaldırımları
hep.
o yer ki; serin güneşleri, eksik sevinçleri, balık yüzlü tanrıları
yüzeysel, sanrısal, boşluk!
-ama nereden baksan çok değerli paraları
bi' yer var; burası değil, iyi ki
bir de ölü gözler için
ölmesem keşke, sürekli
üzülme, sevdiklerimizi kaybetmeyiz
onları kaybettiğimizde
ve biten her şey yeniden başlar
tam da noktayı koyduğu
o yerde
ölü su, ölü güneş, ölü kum, ölüdeniz
ölü sırlar, ölü sevgi, ölü kent, ölü sen
bilirsin, uzundur
o yasak kentin ölüler geçidi
oysa ben
hala hayattayım.
bi' yer var, bu yüzden korkuyorum oradan belki de
şayet;
edecek kelimem yok benim ölülere
eğer kendiliğinden dirilmezlerse, sessizliğimde
ben de tabelalar toplarım geçmişten
bakarsın, bi' yol çıkar
giderim o yere ben de
dumanın rüyaları getirdiği
kuyuları sert, okyanusları kararmış
gündüzleri geceleriyle bir o kente
ya da bulurum, eğer varsa, belki,
eve dönüş yolunu
hiçbiri olmazsa da
alırım son gecemizde yapamadığım o kahveyi
sırtımı dayayıp izlerim, yasak kentin ölüler geçidinde
giydiğim bütün o güzel elbiseleri.