Sana bu satırları bir kumar masasından yazıyorum sevgilim

Az önce duyuyordum sesleri

ellerim misafir avuçlarda sıkkın

gölgesiz kalmış tüm beklentilerim

ne zaman uçarken görülür

bir gergedan

o zaman sana geri dönebilirim

bulutlar geçiyor önümden

gözlerim kanıyor önce

parmaklarım kısalıyor

her şey önümden geçiyor

bacaklarımda savurgan bir kelebeğin çırpınışı

ah bilebilseydin eğer

damgalı vücudumda akan kanın hızını


sana bu satırları bir kumar masasından yazıyorum sevgilim

taburemde bin yıllık göçebe yaşlar

bin yıl bulamayacaklar beni

gölgesiz kalan haydutlar

ne senin gözlerin şimdi

ne masadaki eller

uyumak istiyordum halbuki

ne zaman yağmur yağdı üstüme

bir daha hiç kurumadı

bu gözler


sana bu satırları bir kumar masasından yazıyorum sevgilim

çocukluğumu masaya bağladılar

bir tutam anı geçiyor önümden

ayaklarımda bağcıklar

önsözü toprağın altında kalan şiirlerim

kimsesiz bir kanepede bekliyor gibi

tren raylarında alnı geniş bir serçe gibi

kanıyorum yine

merhum bir umuda

bu hiç olmadı sevgilim

bunlar hiç yaşanmadı