2013’teyiz. 2012 de olabilir. O gece hepimiz sabaha kadar uyanık kalacağımıza söz vermiştik. Tarih sınavımız var. Osmanlı tarihi çocuklar, kallavi bir şey. Dün gece rüyamda 3. Selim’i gördüm, alakasız. Buraya yazacağımı bilmiyordum.


Oturdum çalışma masasına. Çöpten topladığım yırtık kağıtlar, hoca ne soracak ki korkusu… İlk kez içmeye başladığım sade kahve. Tabii o zamanlar şeker atıyorum. Önümde defter ama tarih defteri değil. Düşler dünyasının defteri o. Hayatımızın sürüklenmeye ne zaman başladığını kaçırdığımız anların defteri… Yaşar çalıyor. Aldanırım. Sebebini bilmiyorum. Şimdi ansızın bir yerde çalmaya başladı. O geceyi anımsadım. O gecenin hiçbir mühimi yok çocuklar. Kendimizce bir geceydi fakat onu umut ederek, her gün onu görmeyi bekleyerek geçirdiğim günlerden biriydi o da. Onu o zamanlarda orada yaşamak ne güzeldi… Ah, ne acıydı! Nasıl dayanmış içim, insan aşkından bunu bile görmüyor. Nefesim kesiliyor. İnsan çocukken, gençken daha fazla katlanabiliyor acılara. Yaşımız arttıkça kuvvetimiz artıyor çocuklar.


Köpeğim tepemde viklerken bu duygu içinde kalmak zor. Ben ağlamak üzereyken dibime gelip yediğim yemekten istiyor. Marul bile yesem aynı şey. Bırak da acımı yaşayayım çocuğum… Neyse. Kim beni çözmek ister?