Aynada sahnelenen çehremdeki çizgilerin raksını izliyorum, Hz. Musa misali
Yanımda Hızır da yok böyleyken böyle oldu diyecek
Aslında mühim değil, ne şimdi ne gelecek
Ha şimdi! geçti, geçecek diyerek
23. kazığımı dikmeye hazırlanıyorum toprağa
Aslında bu yılı es geçip nadasa bırakmak gerek
Yoksa büyük bir anız mı yakmalı
İçimdeki coşkunluğunu yitirmiş coşkulardan, ışığı olmayan gölgelerden...
Evet evet, rüzgarsız bir günde yapmalı bunları
Yoksa rüzgar harlar da küllerimi, kor parçalarını miras bırakır köklerime.
Peki ellerimle eşeleyip diktiğim bu kazıklar neden hep yamuluyor zamanla
Fay hatları sadece coğrafi haritalarda mı vardır
Eğer öyleyse yazgımızdaki bu sallantılar niye
Belki de alnımızdaki bu çizgiler, kırışıklıklar birer fay hatlarıdır
İçimizdeki kumdan kaleleri yıkmak için yükümlü sayarlar kendilerini
Yıkılan kalenin altında, kabuğu koparılmış salyangoz gibi üryan kalan ben
Her ne kadar kendime yaslanıp ayakta kalmayı başarabilsem de
Ay'ın çekim kuvvetine yenik düşüp gel-gitler yaşıyorum
Med oluyorum; uzuyorum, yükseliyorum, kapsıyor ve kapsanıyorum
An oluyor cezir oluyorum; çekiliyor sularım, kuruyor ve büzüşüyorum
Bu gel-gitlerden yönümü şaşırıp orta yerimden göbek bağımdan bir büyük boşluk açılıyor
Yeni bir çekim kuvveti oluşturan bu girdap içine çekiyor beni
Bir süre ağzımı oynatıp boş baloncuklarla denizle dertleştikten sonra
Hayallerden, serzenişlerden, yarım kalan sözlerden bir gargara yapıyorum
O zaman anlıyorum tadılmamış tadların gerçekliğini
Muhammed Dalpalta
2020-06-16T01:11:07+03:00İyi şiir.